Bilecik’te araştırmacılar kas erimesi hastaları için yeni bir tedavi üzerinde çalışıyor
SAĞLIKBŞEÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Taghizade: ”Eğer istediğimiz sonuçları elde edersek ve başarılı olursak 3 sene sonra klinik araştırmalar aşamasına gelip Faz1 ve Faz2 çalışmalarına dahil olmak istiyoruz”
BİLECİK (AA) Kas erimesi olarak bilinen Duchenne Musküler Distrofi (DMD) hastalığına genetik temelli tedavi geliştirmek amacıyla Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesindeki (BŞEÜ) bilim insanları tarafından araştırma yürütülüyor.
BŞEÜ Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Taghizade'nin öncülüğünde 6 farklı disiplinden 9 bilim insanının iştirakiyle yürütülen ve Türkiye Sağlık Bilimleri Enstitüsü Başkanlığı tarafından desteklenen araştırmada, DMD hastaları için yeni tedavi geliştirilmeye çalışılıyor.
Doç. Dr. Ali Taghizade, AA muhabirine, yaklaşık 5 sene önce DMD hastaları ve aileleriyle temas ettiklerini, tedavi arayışlarına katıldıklarını söyledi.
DMD'nin hastalığı kalıtsal bir kas hastalığı olduğuna işaret eden Taghizade, "Kas dokusu, distrofin (kas yapıtaşı proteini) isimli proteini üretemez. Bu durum kaslarda zayıflığa neden olur. Hastalığın ilerlemesi ile birlikte kalp kası hasarı görülmeye başlar." dedi.
Distrofin ismindeki proteinde bulunan hataların kas erimesine neden olduğunu ifade eden Taghizade, bu proteinin 79 farklı parçadan oluştuğunu tıp literatüründe her bir parçaya ise ekzon dendiğini söyledi.
Ali Taghizade, "DMD hastalarında bu ekzonların biri veya birkaçı eksik oluyor. Biz de ülkemizdeki eksik görülen ekzonlara yönelik çalışma yapıyor ve ülkemizde yerel tedavi geliştirmeye çalışıyoruz." dedi.
Gen transferi çalışması
Taghizade, hastalığın tedavisine yönelik gen transferi ve gen taşıma sistemi tasarımıyla ilgili çalışmaları bulunduğuna değinerek şöyle devam etti:
"İlk başta 52'nci ekzonla ilgili bir çalışma yapacağız. Sonra diğer ekzonlarla proje süresince çalışmalarını tamamlayacağız. Eğer istediğimiz sonuçları elde edersek ve başarılı olursak 3 sene sonra klinik araştırmalar aşamasına gelip Faz1 ve Faz2 çalışmalarına dahil olmak istiyoruz. Bu vasıtayla biz çalışmalarımızda başarılı olursak yerli ve yerel bir tedavi seçeneği de sunmuş olacağız."
BŞEÜ Rektörü Prof. Dr. Şükrü Beydemir de araştırmanın önemine değinerek "Bu proje ile şu anda tedavisi tam olarak mümkün olmayan önemli bir hastalığın tedavisiyle alakalı önemli bir çalışma yapılmaktadır. İnşallah en güzel şekilde sonuçlanır." diye konuştu.
Tıp Fakültesi kurucu dekanı Prof. Dr. Mahmut Baykan ise
DMD hastalığının tedavisi için yeni bir projeye başladıklarını vurgulayarak, "Bu projeyle birlikte inşallah hastalarımıza yüz güldürücü bir tedavi sunmanın yollarını kısa bir süre sonra devreye sokarız umuduyla gayretlerimiz devam ediyor." ifadesini kullandı.
Çalışmada, proje ekibi olarak BŞEÜ'nün öğretim üyelerinden Dr. Öğretim Üyesi Sıdıka Genç, Doç. Dr. Erhan Şahin, Dr. Öğretim Üyesi Nilgün Tuncel Çini ve Dr. Öğretim Görevlisi Damla Gül Fındık görev alıyor. Atatürk Üniversitesinde görevli Dr. Öğretim Üyesi Demet Çelebi ve ekibi de projeye destek veriyor.
İlginizi Çekebilir
2,3 milyar dolarlık sağlık turizmi geliri
Ticaret Bakanlığı, Türkiye'nin, sağlık turizmi alanında uluslararası kabul gören akreditasyonuna sahip 40 sağlık kuruluşuyla dünyada 7. sırada yer aldığını ve geçen yıl bu alanda 2,3 milyar dolarlık gelire ulaştığını duyurdu.
Sessiz Katil: Her 90 saniyede bir can alıyor
ABD'nin "Sessiz Katili" her yıl yüz binlerce can alıyor ve vakalar sürekli artıyor. Doktorlar her 90 saniyede bir Amerikalının ölümüne neden olan sepsis krizi konusunda uyarıyor.
Her yıl dünyada 20 milyon kişi kansere yakalanıyor
Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk, her yıl dünyada 20 milyon, Türkiye'de ise 240 bin kişinin kansere yakalandığını aktardı.
Pet şişeden içilen su mu plastik mi?
Yaşamın kaynağı olan su, hastalıklara kapı mı aralıyor? Bu soruyu akıllara getiren ABD'de yapılan yeni bir araştırma. 1 litrelik pet şişedeki suda yaklaşık 240 bin nanoplastik tespit edildi. Nanoplastikler, plastiklerin parçalanmasıyla oluşuyor. Bu küçücük parçaların ağız yoluyla vücuda alınmasının hastalıklara davetiye çıkardığı belirtiliyor.