Hedefimiz tek haneli enflasyona inmek
EKONOMİTCMB Başkanı Fatih Karahan, İstanbul Finans Merkezi'nde NTV Ankara Temsilcisi Ahmet Ergen moderatörlüğünde İş Portföy Genel Müdür Yardımcısı Nilüfer Sezgin ve CNN Türk Ankara Editörü Gülşen Coşkun'un sorularını yanıtladı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, "En önemli amacımız fiyat istikrarı. Çünkü yüksek enflasyon vatandaşımız için bir refah kaybına yol açıyor. Ayrıca rezerv pozisyonumuzun bozulmasının ve KKM bakiyesinin bu kadar artmasının temel sebebi de enflasyonun yüksek olması ve fiyatların hızlı artacağına yönelik beklentinin pekişmiş olması. Bu uzun soluklu bir süreç. Epey mesafe katettik ama hedefimiz öncelikle tek haneli enflasyona iniş, ardından enflasyonu yüzde 5 seviyesinde sabitlemek. Enflasyon aslında bir virüs gibidir. Vücutta uzun süre kalınca onu def etmek zorlaşır; biraz daha uzun süre alabilir. Ama biz doğru reçete uyguluyoruz. Bugüne kadar da oldukça olumlu sonuçlar aldık. Nihai hedefe ulaşacağımız yönünde hiçbir kuşkumuz yok." dedi.
Karahan'ın açıklamaları şu şekilde:
Merkez Bankası olarak makro-finansal istikrar açısından üç öncelikli amacımız vardı. Birincisi, eksi 60 milyar dolara ulaşan rezerv pozisyonumuzu düzeltmek. İkincisi, 140 milyar doları aşan KKM bakiyesini aşağı çekmek. Üçüncüsü ve en önemlisi ise önce dezenflasyonu tesis etmek, ardından enflasyonu tek haneli rakamlara indirip orada kalıcı kılarak fiyat istikrarına ulaşmak. Bu amaç doğrultusunda öncelikle sıkı para politikasını tesis ettik. Sıkı para politikasının etkisi ilk olarak rezervlerde görüldü; bu etki nispeten hızlı ortaya çıktı. Brüt rezervlerimizde şu ana kadar 80 milyar doların üzerinde bir artış kaydettik. Net rezervlere baktığımızda, yani yükümlülüklerimizi düşerek baktığımızda iyileşme çok daha büyük. Burada neredeyse 120 milyar doları bulan, 115 milyar doları aşan bir iyileşme söz konusu. Dolayısıyla bunlar oldukça önemli kazanımlar. Ayrıca rezerv artışının niteliği de önemli. Bu artışın büyük kısmı yurt içi kaynaklı oldu. Türk lirasına güvenin yeniden tesis edilmesiyle vatandaşlarımız dövizlerini bozdurdu ve bu dövizleri rezervlerimizde biriktirerek rezerv pozisyonumuzu düzelttik.
İkinci önceliğimiz olan KKM’de de büyük mesafe katettik. Dediğim gibi, iki sene önce yaklaşık 140 milyar doları aşan bir bakiye vardı. Şu anda 1 milyar doların altına inmiş durumdayız; hatta son veriler 600 milyon dolar civarında. Üçüncü ve en önemli amacımız ise fiyat istikrarı. Neden? Çünkü yüksek enflasyon vatandaşımız için bir refah kaybına yol açıyor. Ayrıca rezerv pozisyonumuzun bozulmasının ve KKM bakiyesinin bu kadar artmasının temel sebebi de enflasyonun yüksek olması ve fiyatların hızlı artacağına yönelik beklentinin pekişmiş olması. Bu uzun soluklu bir süreç. Epey mesafe katettik ama hedefimiz öncelikle tek haneli enflasyona iniş, ardından enflasyonu yüzde 5 seviyesinde sabitlemek. Bugüne kadar politika etkisi çok net oldu. Öncelikle enflasyonu yüzde 75’te sınırladık. O dönem görünüm itibarıyla enflasyon üç hanelere gidebilirdi. Aldığımız tedbirlerle enflasyonun en azından yüzde 75’te kalmasını sağladık. O günden bu yana enflasyon düşmeye devam etti ve şu anda yüzde 33’ün altına inmiş durumda. En son veri yüzde 32,9.
"Enflasyonun hedeflerimizle uyumlu şekilde düşmesi için elimizden geleni yapacağız"
Bu süreçte tabii bizi destekleyen, bu enflasyondaki düşüşe katkı veren üç mekanizma oldu. Bunlar önemli çünkü bundan sonra da enflasyonun nasıl düşeceği konusunda bu kanallar bize fikir verecek. Bunlardan bir tanesi talepte dengelenme. Bunda neyi kastediyoruz? İki sene geriye gittiğinizde özel tüketimin çok güçlü olduğu bir ekonomi söz konusuydu ve yatırımlar nispeten daha zayıftı. İthalat kaynaklı bir büyümeydi. Dolayısıyla sürdürülebilirlik anlamında çok sürdürülebilir bir büyüme değildi. Şu anda geldiğimiz noktada bu tüketim, özel tüketim, yatırım, ithalat dengesinin çok daha sağlıklı bir seviyeye geldiğini dolayısıyla çok daha sürdürülebilir olduğunu görüyoruz. Bu dengelenme, bu normalleşme fiyatlar üzerindeki baskıları bir nebze hafifletti. İki İkinci bir unsur, kur kaynaklı Türk lirasının reel değerlenmesi. Reel değerlenme de ne demek? Aslında kurdaki artışların enflasyonun altında kalması demek. Üçüncü kaynak da aslında enflasyon beklentileri.
Şimdi bu üç kaynağa baktığımızda bugüne kadar ilk ikisinden çok net ve güçlü bir şekilde destek aldığımızı düşünüyoruz. Yani talepte dengelenme ve Türk lirasında reel değerlenme kaynaklı olarak. Beklentilerden de önümüzdeki dönemde daha çok destek almayı istiyoruz. Özetlemek gerekirse, mevcut durumda talep koşulları dezenflasyonla uyumlu. Son dönemde dezenflasyonda bir yavaşlama var ama bu olsa da alacağımız tedbirlerle ve atacağımız adımlarla para politikası sıkılığını yeniden kalibre ederek enflasyonun hedeflerimizle uyumlu şekilde düşmesi için elimizden geleni yapacağız.
"Enflasyon aslında bir virüs gibidir. Vücutta uzun süre kalınca onu def etmek zorlaşır"
Enflasyon aslında bir virüs gibidir. Vücutta uzun süre kalınca onu def etmek zorlaşır; biraz daha uzun süre alabilir. Ama biz doğru reçete uyguluyoruz. Bugüne kadar da oldukça olumlu sonuçlar aldık. Nihai hedefe ulaşacağımız yönünde hiçbir kuşkumuz yok. Sadece reçetenin etki etme zamanı bünyeden bünyeye değişebiliyor. Ülkemizin bir önceki dezenflasyon serüvenine, 2000’lerin başındaki döneme baktığımızda çok daha hızlı sonuç alınmıştı. Ancak o dönemki konjonktürle bugünkü konjonktür oldukça farklı. Dolayısıyla süre açısından farklılık göstermesi normal. Ama doğru reçeteyi uyguladığımız için sonuç alacağımızı düşünüyoruz. Eylül verisinden sonra epey karamsarlık oluştu çünkü veri piyasa beklentilerinin üzerinde gelmişti. O dönemi anlamak için eylül ayı verisinin detaylarına bakmak gerekiyordu. Sapma hangi kalemlerden kaynaklandı? Bu kalemler sapmanın geçici olduğuna mı yoksa kalıcı olacağına mı işaret ediyor? Bu ayrım önemliydi.
Eylül verisine baktığımızda sapmanın büyük kısmının gıda kaynaklı olduğunu görüyoruz. Bu yıl önce zirai don, ardından ciddi bir kuraklık yaşadık. Kuraklık nedeniyle özellikle tahıl kaynaklı fiyatlar eylülde belirgin şekilde arttı. Sapmanın birinci ve en büyük kaynağı bu. Diğer bir faktör ise eğitim ücretleri. Bu biraz daha teknik. Yeni yılın üniversite ücretleri endekse eylülde giriyor. Dolayısıyla mevsimsel olarak eylülde eğitim enflasyonu yüksek olur. Geçen sene TÜİK bunu ağustos ve eylül aylarına yaymıştı; bu sene ise tek ayda ölçtü. Bu nedenle daha yüksek bir okuma gördük. Özetle, bu iki kalem sapmanın büyük bölümünü açıklıyordu. Teknik sebepler nedeniyle sapmanın geçici olmasını beklemek doğaldı. Ancak ülkemizde şunu biliyoruz: Bir veya iki ay üst üste enflasyon yüksek gelirse, bu sonraki dönem verilerini yukarı çekebiliyor. Dolayısıyla bunun geçici mi kalıcı mı olduğunu anlamak için ekim ve kasım verileri önemliydi.
İlginizi Çekebilir