Bekir BAŞYURT

Bekir BAŞYURT

Mail: bekirbasyurt@hotmail.com

Tarihin En Komik Savaşı; Sebeş Savaşı

1768 -1774 savaşı sonucunda Küçük Kaynarca Anlaşması ile Ruslara toprak kaptıran Osmanlı Devleti;  İngiltere ve Avusturyanın rakibi olan Prusya'nın kışkırtması ise 1787'de tekrar Rusya'ya savaş ilan etti. Avusturya'da Rusya ile müttefik taraf oldu.

 

Osmanlı Ordusu Sultan 1.Abdülhamidin emri ile Temaşver Eyaletinde stratejik konumdaki Muhadiye Boğazını ele geçirdi. Avusturya ve Ruslar toparlanmadan Osmanlı Ordusunun ileriye doğru harekatı devam eder iken Avusturya Arşidükü 2.Joseph 100.000 kişilik ordu ve 500 top ile Osmanlı ordusu üzerine hareket eder.

 

Avusturya Ordusunun Avusturya Ordusu ile gerçekleştirdiği bu savaş1788 yılının 17 Eylül gecesinde gerçekleşir. Yaklaşık olarak 100.000 kişilik Avusturya ordusu Osmanlı ile savaşmak için Karánsebes kasabası (Günümüz Romanya’sında Caransebeş) yakınlarında kamp kurar. 

 

Avusturya öncü süvari askerlerin bir kısmı Osmanlı askeri aramak için nehrin karşısına geçer, ancak tüm çabalarına rağmen herhangi bir Osmanlı askerine rastlamazlar. Bu sırada denk geldikleri çingene konvoyu, askerlere fıçı fıçı içki satışı önerirler. Bu tekliften memnun kalan askerler Osmanlı askeri aramak için çıktıkları yolda adeta içki partisi vermeye başlarlar.

 

Daha sonraları bu ekibin geri dönmemesinden dolayı şüphelenen Avusturya ordusu,  piyade öncü askerlerinden bir kısmını da bu ekibi aramak için yollar. Bu piyade ekibi, içki partisindeki askerleri görünce, geri dönüp bilgi vermek yerine aleme katılmak isterler. 

 

Ancak oradaki ilk ekip olan Avusturya öncü süvarileri “Hussarlar” içkilerini sonradan gelen piyadeler ile paylaşmak istemezler ve içki fıçılarının etrafını sararak fıçıları korumaya çalışırlar. 

 

Çıkan tartışma esnasında askerlerden birisi tüfeğini ateşler ortalık karışır ve Avusturya Ordusunun bu öncü süvari ve piyadeleri arasında silahlı bir çatışma çıkar.

 

Çıkan çatışma sırasında bazı piyadeler, çakırkeyif olan Hussarlar’ı korkutmak için “Turciiii Turciiii” diye bağırırlar ki bu Romence’de “Türkler Türkler” anlamına gelmektedir. Hussarlar gerçekten de Türklerin geldiğini düşünüp kaçmaya başlarlar ancak bu olayın süvarileri bir korkutma taktiği olduğunu bilmeyen bir takım piyadelerde kaçmaya başlarlar. Bu süvari ve piyadeler hızla ana orduya doğru panik halinde kaçışırlar.

 

Avusturya ordusu çeşitli milletlerden oluşan toplama bir haçlı ordusu kimliğindedir; İtalyanlar, Slavlar, Avusturyalılar ve çeşitli azınlık gruplardan oluşmaktadır ki bu sebeple aralarında iletişim sorunu vardır ve  birbirlerinin ne söylediğini de anlayamamaktadırlar. 

 

Osmanlı Ordusunun  ani gece baskınına uğradıklarını sanan bu askerlerin panikle kaçıştığını gören Avusturyalı subaylar Almanca durun anlamında “Halt Halt” diye bağırırlar ancak işler daha da karışır; çünkü Almanca da bilmeyen askerler bunu Osmanlı askerlerinin  “Allah Allah”  nidaları olarak anlamıştır.

 

Gecenin karanlığında bir grup süvarinin kampa doğru dörtnala geldiğini gören bir topçu birlik kumandanı, Osmanlı akıncılarının saldırısına uğradıklarını zannedip, topçulara ateş emri verir. 

 

Bu sırada, çatışma sesini duyan askerler ne olduğunu anlayamadan kaçmaya başlar. Birlikler her gördüğü gölgeyi Türk zannedip vurmaya başlar, aslında ateş ettikleri kendi askerleridir. 

 

Bu kargaşa sonucu tüm Avusturya ordusu hızla geri çekiliyor iken Avusturya İmparatoru Arşidük II. Joseph'de atı ile küçük bir dereden geçer iken attan düşüp sakatlanır. 

 

Olay gecesinden iki gün sonra  bu içsavaş alanına ulaşan Koca Yusuf Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusu 10.000 kadar ölü ve yaralıyla karşılaşır ve Karanşebeş şehrini rahatça ele geçirir. Bu savaş tarihteki en ilginç savaşlardan birisidir.

 

21 Eylül 1788'deki bu Osmanlı Ordusunun galibiyetine rağmen;  iki cephede hem Avusturya hem de Rus orduları ile savaşmak zorunda kalan Osmanlı Ordusu zor bir sürece girmiştir.

 

17 Aralık 1788'de Ruslar ani bir saldırı ile Ozi Kalesini kuşatarak 25.000 kişiyi alçakça katlettiler. Bu haberi alan halkın veli sıfatı verdiği Sultan 1.Abdülhamid Han kederinden rahatsızlanarak felç olmuş ve felçli felçli bu ağır devlet işlerini ifa eder iken 7 Nisan 1789'da vefat etmiştir.

 

Yorum Yazın