Elif E. BAYRAKTAR

Elif E. BAYRAKTAR

Mail: elif.alaca@hotmail.com

Allah'a Tutunmalı

Yalnızca dünya hayatını esas alan insanların akılsızca, boş ve marjinal davranışlarına şahit oluruz sık sık. Bu kişiler zorluk zamanlarında çirkin bir cesaret ve imanî bir şuursuzluk örneği sergilerler.

İnanan insanlar, kendileri için bir fırsat ya da ibret vesilesi olarak gördükleri zorlu olaylar karşısında Allah'a daha fazla sığınırken bu kişiler acizliklerini kabullenmez, dünya hayatına bağlılıklarında direnirler. Hastalığının ölümcül olduğunu öğrenen birinin, "nasılsa herkes ölecek, ölüm doğal bir olay, önemli olan ölene kadar nasıl yaşadığım" gibi şuursuz sözlerine şahit olmuştum mesela. Ölümün yakınlığını hissedip Allah'a yönelmek yerine, "ben güçlüyüm", "bunu yenerim", -haşa- "bu benim kaderim olmamalı, bunu değiştireceğim" gibi akıl dışı sözlerle Allah karşısında ne denli acz içinde olduklarını unutur, kendi güçleriyle durumu değiştirebileceklerini zanneder kimileri.

Son günlerini iyi ve güzel davranışlarda bulunarak geçirmek yerine öfkeyle yaşayan insanlar, ne denli büyük bir kayba uğrayabileceklerini düşünmezler. Çevrelerindeki insanların, "öleceğini bildiği halde ne kadar cesur ve hayata bağlı" demeleri için gösterdikleri çabanın "boşa bir çaba" olduğunu anlamazlar. Oysa bir daha asla geri dönemeyecekleri dünya hayatındaki tüm çabaları, onları asla geriye dönüşü olmayan sonsuz pişmanlığa sürükleyebilir.

Ölüm ve ahiret konusunda kendince cesaret örneği olan meydan okumaları, insanı güçlü bir insan haline getirmez. İsyan da etse Allah'ın kulu olduğu gerçeğini değiştiremez, Allah'ın dilediği an ölüm onu bulur. Gösterdiği kibir ve enaniyet, ahirette insana "yürek acısı" olabilir. Ki o acı çok şiddetlidir.

İnsanın bunca aczine bunca zavallılığına rağmen, Allah’ı unutma azmi çok şaşırtıcıdır. Oysa orada aczini görüp, Allah’a sığınıp, tam teslim olup, dua etmesi değil midir makul olan?

Kimi gider en güzel yerden en güzel mezarı satın alır, öldükten sonra en iyi yerde olacağını düşünür. Hatta güzel manzaralı mezarıyla insanlara gösteriş yapar. Kimi ölmeden önce cenaze töreninin nasıl muhteşem olması gerektiğiyle ilgili vasiyette bulunur. Oysa insanın mezarının konumunun ya da cenaze töreninin ihtişamının ne kendisi ne de insanlar için bir önemi var mı? Kendisiyle birlikte gidecek olan, "İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir. (Kıyamet Suresi, 13) ayetiyle bildirildiği gibi dünya hayatındaki iyi ve kötü amelleri ve erteledikleri değil mi?                                                

Allah, bu kişileri, sözlerini ve davranışlarını bir hikmet üzere yaratır. Kendisine aşkla ve içten derin bir saygı ile bağlı olan samimi kullarına, imanî zafiyetin insanı ne denli ürkütücü bir hale getirdiğini böyle örneklerle gösterir. Müminler, bu olayları ve insanları ibret vesilesi olarak görür, daha şuurlu insanlar haline gelirler.

Mesela hastalık, insanın Allah'a olan duasını ve yakınlığını artırır. Allah'a tam teslim olmamış kişi, belki hastalığı vesilesiyle güzel özellikler kazanabilir. Örneğin iyileşme süresi uzadıkça insan ölümü daha fazla düşünmeye başlar ve gönülden Allah'a yönelerek sağlık vermesi için dua eder.

Fiziksel bir rahatsızlıkla karşılaşmak, güzel ahlâk göstermek için bir imtihandır; hastalığını da doktorunu da ilacını da şifasını da yaratan Allah'tır. Mümin hastalandığında, ardındaki hayır ve hikmeti düşünür, sabreder. Hastalığı şükür, ecir kazanma ve Rabbine yakınlaşma fırsatı olarak görür. Allah’a olan sevgisini -hastalık dahil- O’ndan gelen her şeyden hoşnut olarak kanıtlar. Hastalığın getirdiği eksikliği musibet olarak değil rahmet olarak görür.

Söz ettiğim kişilerin zor zamanlarda en çok söyledikleri söz, "hayata tutunmak”tır.  Oysa hayatı anlamlı ve kolay kılan tek şey kulunu işiten, onu yalnız bırakmayan, onu anlayan, problemleri çözümüyle birlikte yaratan Allah'ın varlığıdır. O zaman hayata daha kolay tutunur insan. Çekilen sıkıntıların sonu gelmeyecekmiş gibi gelse de bazen, bitmeyen zorluk, bitmeyen imtihan yoktur.

Yorum Yazın