Osmanlı'nın İzlandalı Köleleri
14 Haziran 2025, Cumartesi 11:57 783 kez okundu.16 temmuz, Türkiye’de birkaç kişinin ancak bildiği İzlanda’nın Osmanlı denizcileri tarafından yağmalanma hadisesinin tarihi..
İskandinav dilinde “Tyrkjaránið” olarak bilinen hadisenin İngilizce karşılığı “Turkish raids”, Türkçesi ise “Türk İstilası”...
Osmanlı kaynaklarında “İzlanda Seferi” olarak geçen hadisenin hikayesi ise, şu şekilde;
16. Yüzyıldan itibaren Akdeniz'de Osmanlı Türk sancağı çekerek yağma eylemlerine katılan çok sayıda korsan gemisi bulunmaktaydı..Bu zamanlarda kıyı kentlerini ve gemileri yağma etmek, yolcu ve kent halklarını esir alıp köleler yapmak, köle pazarında satmak, doğal bir ekonomik faliyetti..Savaş sonrası ve bu tip yağma ile oluşan kölelik kurumu, insanlık tarihinin en eski kurumudur..şu an gördüğünüz tüm mimari yapılar; kaleler, surlar, camiler, taş köprüler, katedraller ve yakın zaman tüm batı metroları bir kölelerin emeği ile yapılmıştır..
Bu gemiler Osmanlı sancağı çekmelerine rağmen köken olarak Türklerden değil, çoğunlukla Kuzey Afrikalı denizci kabile mensuplarından oluşmaktaydı..
Korsanlar, yağma yaparken kendileri için bir güvence teşkil ettiği için Osmanlı sancağı çekerken, Osmanlı idaresi de kendi nam ve hesabına yağma yapan korsanlardan yüklü miktarda vergi almaktadır..
Zamanla bir Türk gölü haline gelen Akdeniz'de neredeyse yağmalanmayan gemi ve liman kenti bırakmayan Kuzey Afrika asıllı korsanlar, bir süre sonra Akdeniz'e sığmaz hale gelirler.
Bunun neticesinde de Cebelitarık Boğazı'ndan geçerek Atlantik Okyanusu'na açılmaya ve Avrupa'nın okyanus kıyısındaki el değmemiş Atlantik sahil kentlerine göz dikmeye başlarlar.
Hollanda sahillerinin topa tutulduğu sırada Jan Janszoon isimli Hollandalı eski bir korsan, Osmanlı’nın denizlerdeki heybetinden etkilenerek Osmanlı gemilerinde Türklerle ve Kuzey Afrikalılarla birlikte çalışmak istediğini bildirir.
Osmanlı sancağı altında kılıç sallamak için Müslüman olmak gerektiği bilgisi kendisine verildikten sonra anında İslam dinine geçen Jan Janszoon, "Genç Murat Reis" ismini alarak Osmanlı donanmasında rütbeli bir denizci oluverir.
Yıllar önce Hollanda ile İspanya arasında yapılan sekiz yıl savaşlarında İspanyollara kan kusturan bu kişi, Hollanda'nın savaşı kaybetmesinin ardından karada yaşamaya ve kendisini atıl hissetmeye başlar.
Boy göstereceği bir donanmayı sonunda bulan Hollanda asıllı bu korsan, kısa bir süre sonra kendisine tahsis edilen kadırga ve toplarla yağmalayacağı yeni liman ve gemiler aramaya koyulur.
1620'li yılllarda, Genç Murat Reis komutasındaki dev kadırgalar İskandinav ülkeleri üzerine bir sefer başlatır. Danimarka ve İsveç'in liman kentlerine yaklaşmaya çalışan Murat Reis, kökeni Vikinglere dayanan ve savaşçı denizcilerden oluşan İskandinavlardan sıkı bir mukavemet görür ve ganimet alamaz..
Kuzey denizlerinde geçen ve yıllar süren seferler sonucu tek bir liman kenti ya da gayrimüslim gemisi yağmalanamaz; bu yüzden hem reiste, hem de tayfada büyük huzursuzluk baş gösterir.
Murat Reis'in içinde uzun süre bekleyen ve patlamak için fırsat kollayan bu enerji sonunda, kendini savunma gücü bulunmayan, sadece balıkçılıkla geçinen, küçük bir ülke bulur. Bu ülke; Iceland yani buzülkesi İzlanda’dır.
Diğer İskandinav kabilelerden farklı olarak buzuldan oluşan bir adada yaşayan İzlandalılar, binlerce yıllık tarihlerinde o döneme kadar kimseyle savaşmamışlardır. Çünkü adına Iceland(buzülkesi) denilen bu toprak parçası için kendilerine meydan okuyan kimse çıkmamıştır.
Bu yüzden savaşçı yetenekleri gelişmeyen ve sadece balıkçılıkla hayatlarını idame ettiren bir ada ülkesinin Murat Reis'in güçlü kadırgalarına karşı koyması hiçbir şekilde mümkün olmamıştır.
İzlanda'nın güney ve batı kıyılarını istila eden Murat Reis komutasındaki korsanlar ilki 1627 yılında gerçekleşen İzlanda yağmasında ada halkının tüm değerli eşyalarına ganimet olarak el koyarlar.
Ayrıca Murat Reis, genç ve sağlıklı olan erkekler ile kadınlardan oluşan yaklaşık 800 ila 1000 kişiyi yanına alarak adadan ayrılır. Sarışın, renkli gözlü, uzun boylu ve iri kemikli kızlar kadın pazarlarında, güçlü ve iri yapılı erkekler ise köle pazarlarında çok büyük talep görür.
Bu yüzden yakın bir tarihte İzlanda'ya ikinci bir sefer düzenlenir. Bu kez daha fazla insan taşıyabilmek için daha büyük kadırgalarla yola çıkan Murat Reis, ikinci İzlanda seferinde 2000 genç kadın ve erkeği yanına alarak önce Cezayir'e, ardından da İstanbul'a doğru yola koyulur...
Yani, kanımızda İzlanda kanıda olabilir!
O dönem nüfusu 60.000 civarında olan İzlanda, sadece iki seferde genç ve üretken nüfusunun büyük bölümünü, değer ifade eden milli servetinin de tamamını kaybeder. Bunun üzerine savaş eğitimi alan genç İzlandalılar önce silah kullanmayı, ardından da kendilerini savunmayı öğrenirler.
İzlanda tarihi, "Tyrkjaránið" olarak bilinen ve büyük bir yıkımı ifade eden Türk seferleri sonucu adeta yeniden yazılır. 17. Yüzyılın ortalarında çıkarılan bir yasayla ülkede Türk öldürmek meşru bir eylem olarak kabul edilir ve Türk öldürenlere de, hiçbir ceza verilmeyeceği duyurulur.
Bu yasa yaklaşık 350 yıl boyunca yürürlükte kaldıktan sonra, 1990’larda başkent Reykjavik'te Türk milli hentbol takımı ile İzlanda arasında oynanacak Dünya Kupası eleme maçı öncesi fark edilerek apar topar ilga edilir.
İzlandalılar, için milli bir yas vesilesi olan ve her yıl 16 temmuz günü anılmaya devam edilen bu hadise için yüzyıllar önce, bir de kendileri için bir halk şarkısı olan Tyrkjaránid'ı bestelemiştir.
İzlanda; 400,000 nufusa sahip Türkiye'nin 8de1'i 100,000 km2 toprağa sahip bu buzlarla kaplı Atlantik kutup ada ülkesine, maalesef günümüzde de ABD Başkanı Trump çökme faaliyeti hazırlığındadır...
Yani, modern dünyada bile, kölelik ve yağma devam ediyor..
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum