Mustafa ARMAĞAN

Mustafa ARMAĞAN

Mail: marmagan1@hotmail.com

İlber Ortaylı Çalıkuşu’ndaki Zeyniler Köyünü Hayali Sanıyormuş

İnsan bir kere “Her şeyi bilirim” havasına kapılmayagörsün, kurtulmasının mümkünatı yoktur. Eski İlber Ortaylı olabildiğince dikkatli yazar, daha da dikkatli konuşurdu. Tarihçilik zenaatinden ziyade tebahhuru ve tefekkürü ilginçti ve ilginç yorumları yüzünden cazip geliyordu bilim insanlarına. Transkripsiyon yapmaktan bunalan meslektaşlarını teneffüse çıkarıyor, sözleriyle tarihi yorumlamanın tarihçiliğin ayrılmaz bir parçası olduğunu ispatlıyordu. Ne de olsa tarih üzerine çalışmak, tarih üzerine düşünmekten daha kolaylarına geliyordu tarihçilerin. Merhum Mehmet Genç hoca “Tarihçilik biraz da aptallaştırır” derken bunu kastediyordu. İlber Ortaylı selefleri Fuat Köprülü ve Osman Turan nevinden terkipçi bir zekâya sahipti ve mesleğinin geleceği açısından umut vadediyordu. 

Ne olduysa şöhret, afet olduğunu bir kere de onun şahsında belgeledi. 2000’li yıllarından başından itibaren bir ilim ve fikir adamı olmaktan çıktı, “her şeyi bilen” bir allâme-i cihan, bir medyatik fenomen halini aldı. Tarih onun ağzından konuşuyordu mümin kitlesine göre. Rahmetli hocası Halil İnalcık’ın Bilkent’teki bir sempozyumdan sonra ilmen vefat eden İlber Ortaylı hakkında “Söyleyin İlber’e de biraz az gezsin, oturup kitap yazsın” dediğini ağzından bizzat duymuş biri olarak bu dönüşüme şahit olmaktan dolayı üzgünüm. (Popüler mahiyetteki ilk kitaplarını yayına hazırlayan biri olarak bunları söylüyorum. Gelenekten Geleceğe, Osmanlı Barışı, Tarihin Sınırlarına Yolculuk vb. kitaplarının mevcut edisyonları fakirin elinden çıkmıştır.)

Nitekim 2000’li yılların başında onu eleştirmeye soyunan bir yazar dostuma, bunu yapmasının yanlış olduğunu, çünkü İlber Bey’in kamuoyu nezdindeki yaygın kredisinin tarihimizi geniş kitlelere anlatma çabasını temsil ettiğini, bu yüzden yıpratılmaması gerektiğini söylemiş biriyim. Nitekim Osmanlı hakkında bazı yaygın iftiralar (redd-i miras, Osmanlı gerilemesi, harem vs.) onun seri ve etkili çıkışları üzerine yumuşama eğilimine girmiştir.

Lakin yapılacak bir şey yok. Artık iş zıvanadan çıktı. Meşhur olduktan sonra çok konuştu, giderek daha az okudu. Bu arada benim yayına hazırladıklarım başta olmak üzere tam bir yayın patlaması yaşadığını gördük. Tabii bu arada yaşı gereği hafızası da epeyce zayıfladı. Zaten hataları biraz da bu yüzden sıklaştı. Çünkü yazı ve kitapları büyük ölçüde keandi kaleminden çıkmıyor, “yazdırdıklarından” oluşuyordu. Yoksa bu kadar basit hataları yapmış olmak onun sahip olduğu renkli donanım ve arka plandan beklenecek cinsten bir iş değildir.

Mesela Türk Askerî Kültürü adlı derleme kitaba yazdığı (veya yazdırdığı) makalede “iki tane Varna Savaşı”nı icat etmişti. ‘Kendi ifadesiyle söylersek: “Daha evvelki Kosova Savaşları, iki tane Varna Savaşı…” Bkz. İlber Ortaylı, “Osmanlı ordusuna genel bir bakış”, in A. Sefa Özkaya (editör), Hunlar’dan Günümüze Türk Askerî Kültürü, Kronik Yayınları, İstanbul, 2019, s. 336.)  

Ayrıca tarihte bir defa yaşanmış olan, o da 1444 yılında cereyan eden Varna Savaşı’nı “İkinci Varna Savaşı” diye anlatmış olması  (Ortaylı, agm. s. 334)  kör gözüm parmağına gibi olmuş. 1444’te yaşanan “İkinci Varna Savaşı” ise ilkinin ne zaman olduğu da merakı muciptir. Kitabın editörleri muhtemelen hocanın gazabından korkup müdahaleye cesaret edemeyince bu feci maddi hatalar müstakbel nesillere miras olarak kalmış durumda maalesef.

Son yıllarda hemen her kaleme aldığı yazıda veya konuşmada bu türden dikkatsizlik ve bilgi hatalarını giderek artan bir sıklıkta görmek enteresan bir şey olmaktan bile çıkmış durumda. Nitekim Y. Hakan Erdem gündemdeki bazı tarihçileri eleştirdiği kitabı Tarih-i Lenk’in bir bölümünde bu bir kısmı gülünç sayılabilecek hatalarına neşter vurmuştu ama gariptir, o tarihten sonra Ortaylı, toparlanacağına, yazdıklarına ve konuştuklarının yayınlanmasına daha ziyade dikkat edeceğine daha dikkat az etmeye başladı!

İşte İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geçen yıl yayımladığı Fatih Sultan Mehmed adlı kitapta bilmediği bir sahada kaleminin ucunu serbest bırakınca olanlar olmuş, Bursa’da, Emirsultan semtinde bulunan Zeyniler mahallesini Reşat Nuri’nin Çalıkuşu’ndaki hayal ürünü (“muhayyel”) bir köy zannetme gafletine düşmüştür.

Romanın yazıldığı 1920’lerin başında muhtemelen yarı köy görünümünde olan Zeyniler, bugün apartmanlarla dolu bir mahalledir ve Bursa’nın yerlilerinden, hatta sanat tarihçilerinden hemen hemen orayı bilmeyen kimse yoktur. Ünlü Fatih devri alimi Molla Hüsrev’in de, Abdullatif Kudsî hazretlerinin de kabirleri Zeyniler Camii’nin yanı başındadır.

Yazık, belediyenin davetlisi olarak zaman zaman gittiği Bursa’da kimse kendisini Zeyniler’e götürmeyi akıl etmemiş demek! Öyle ya, İskender Kebabı yemek dururken kim ne yapsın Zeyniler Camii’ni ve onun güney çaprazında yer alan Zeyniliğin Anadolu’daki en güçlü temsilcilerinden Abdullatif Makdisî’nin (veya Abdullatif el-Kudsî’nin) türbesini (1384 Kudüs doğumlu olup İstanbul’un fethinden bir yıl önce vefat etmiş ve kendi adına yaptırılan bu caminin güney batısındaki bir türbeye defnolunmuştur). Yani burası hayalî bir mahal değil, Zeynîliğin İstanbul’dan önce kurulmuş hakiki bir merkezidir.

Buraya Yıldırım Belediyesi’nin sitesinden aldığımız bilgi notunu iliştirmekle yetinelim:

“Sultan II. Murad döneminde Abdullâtif-i Kudsî Efendi adına Hoca Ramazan tarafından mescit olarak yaptırılmıştır. Abdüllatif-i Kudsî Kudüslü olduğu için Kudsî unvanı ile anılmaktadır. Caminin batısında zaviyesi, bir de medrese veya muallimhanesi varmış, bugün bu yapıların yerinde evler bulunmaktadır.”

Aşağıda ise İlber Ortaylı’nın allâme-i cihan tavrıyla kaleme aldığı Zeyniler köyünün “muhayyel” yani hayalî olduğuna dair ibretlik satırları bulacaksınız:

“Bu arada Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanında Feride’nin öğretmen olarak gittiği köyün Bursa civarında Zeyniler adını taşıyan bir yer olduğunu da belirtmek gerekir. Anlaşıldığı kadarıyla bu MUHAYYEL köyde Zeyniyye tarikatı uzun süre varlığını sürdürmeye devam etmiştir ve bu gibi misallerin varlığına delildir.” (İlber Ortaylı, “Fatih devrinde ilim ve kültür hayatı”, Haşim Şahin (hazırlayan), Entelektüel Bir Osmanlı Padişahı: Fatih Sultan Mehmed, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, İstanbul, 2022, s. 71.)

Son cümlenin düşüklüğü sizin de nazar-ı dikkatinizi çekmiş olmalı. Yine de biz dilbilgisi hatası gibi basitliklere takılmayıp itirazımızı cepheden yapalım:

Zeyniler köyüne “muhayyel”, yani hayalî diyen İlber Ortaylı açık bir şekilde yanılmaktadır.  “Orda bir köy var uzakta” ama hayalî değil, camisinde beş vakit ezan okunan hakiki bir yerleşim mahallidir Zeyniler.

Yazının yazardan beklediği, daima ciddiyettir. Zinhar kemendi gevşetmeye gelmez.

Makale Yorumları

  • Fatih Yılmaz11-09-2023 16:21

    Mustafa Armağan geçmişte Murat Bardakçı efsanesinin sonunu getirmişti. Aynısını ona yakın biri olan Ortaylı'da yapmış. İlber Ortaylı, Armağan'ın da dediği gibi 2000'li yıllara kadar çok bilgili ve değerli bir tarihçi idi. Şimdi ise medya eliyle bir "Zoraki Entelektüel" olmuştur. Kitaplarındaki hatalarının haddi hesabı yok. İsmail Küçükkaya ile yazdığı kitapta hatalarla doluydu. Mustafa Armağan gibi bilinir ve muteber bir tarihçinin bunu belirtmesi çok iyi oldu. İnsanlar Ortaylı'yı kusursuz bir insan olarak biliyor ve her dediğine inanıyordu. Böyle bir yazıya ihtiyaç vardı.

  • Müdâfî11-09-2023 13:54

    Tarihi kişisel bir mecra haline getirmenin neticesini en ince ayrıntısına kadar, olabilecek en seviyeli haliyle müşahede ettik. İlber Ortaylı Bey yaptığı bu hata ile yalnızca roman içeriğini değil, romanın ne olduğunu da yanlışa sevk etti. Romanı yazıldığı zamandan ve mekândan münezzeh olarak tetkik etmek futbol sahasında basketbol oynamak kadar abestir. Okumanın da, yazmanın da bir bilince tâbi olması gerektiğinin de en büyük delili bu satırlar olsa gerek.

  • Aydanur11-09-2023 12:53

    Yeme içmemize gösterdiğimiz özeni zihnimizde yer bulacaklar için de gösteriyor muyuz? Mustafa Armağan okurları onun sabrına hayran bıraktıracak titizlikle meseleleri incelediğine belgelere ulaştığına şahittir. Petersburg kitabına önsöz yazmış bir kalemin sadece o kitabı dahi örnek alarak yerinde gidip tetkik edemese bile bir telefonla öğreneceği Zeyniler Köyü’ne muhayyel demesi şaşkınlık verici.İstikamet üzre olan kaleminize sağlık..

Yorum Yazın