Bekir BAŞYURT

Bekir BAŞYURT

Mail: bekirbasyurt@hotmail.com

Sultan Abdülaziz'in 47 Günlük Meşhur Avrupa Seyahati…

Devlet-i Ali nin başsız bırakılmaması için Osmanlı sultanları hac görevlerini bile ifa edememişlerdir. Devrin şartları göz önüne alındığında güvenlik, devletin başsız kalmaması gibi sebeplerle Osmanlı padişahları sefere çıkmanın haricinde gerek Batı'daki gerekse Doğu'daki herhangi bir ülkeye seyahatte bulunmamışlar, birkaçı haricindekiler kendi ülkelerini bile  gezemediler.

Sultan Abdülaziz ise ordusunun başında olmaksızın, Avrupa'yı sadece seyahat ve ikili ilişkiler kurmak amacıyla ziyaret eden ilk Osmanlı padişahıdır.

Fransa İmparatoru III. Napolyon, Sultan Abdülaziz'i "Uluslararası Paris Sergisi"nin açılışına davet etmesiyle başlayan Avrupa seyahati 47 gün sürdü. Abdülaziz'in seyahatinin görünürdeki sebebi Fransa İmparatoru III. Napolyon tarafından davet edildiği "Uluslararası Paris Sergisine" katılma arzusuydu.

Osmanlı Devleti, Kırım Savaşı'nın üzerinden on seneden fazla bir zaman geçmiş ve bu arada Avrupa'da dengeler değişmişti. Sırbistan ve Girit isyanları tehlikeli bir boyut aldı. Alî Paşa hükûmeti ve Reşit Paşa, Fransa ve İngiltere'nin desteğini almayı zorunlu görüyordu.

Balkanlardaki iç gerginlikler karşısında yeni bir Rus müdahalesine engel olmak, devletin Rumeli'deki etnik huzursuzlukları izole etmeye yönelik tezini Avrupalı yöneticilerle yüz yüze müzakere etmek ve söz konusu meselelerin Osmanlı Devleti lehine çözümlenmesini kolaylaştıracak bir zemin hazırlamak için böyle bir gezi bulunmaz bir fırsattı.

Bunun yanında ziyarete ev sahipliği yapan Fransa ve İngiltere gibi devletlerin yoğun Müslüman kitleleriyle meskûn sömürgelere sahipti ve bunlardan Fransa'nın Cezayir, İngiltere'nin Hindistan Müslümanlarıyla başı dertteydi. "Halife" sıfatıyla tüm Müslümanların hamisi durumundaki Osmanlı sultanının ziyaretinin bu ülkelerin ayaklanan kitlelerle ilişkileri üzerinde de müspet yansımaları olacaktı. Bu ilişkiler seyahatin asıl sebebini başka yöne kaydırdı, seyahat süresi ve ülke sayısını arttırdı.

Sultan Abdülaziz in 1867 yılında gerçekleştirdiği ve 47 gün süren Avrupa seyahati tüm Osmanlı tarihi içinde mühim konularından biridir.

Ancak bazı yazarların ideasına göre aslında Sultan Abdülaziz de yabancı ülke toprağına ayak basmamıştı. Bu idealara göre sultanın seyahati İstanbul'daki ulema arasında ciddi tartışmalara da sebebiyet verdi. Çünkü "Darü'l-Harp" olan Avrupa topraklarına Osmanlı sultanı ancak gaza için gidebilirdi. Saray etrafında uzun süre tartışılan bu mesele sonunda da bir çözüm bulundu. Sultanın ayakkabılarının altına özel bir bölme yaptırılıp burası toprakla dolduruldu. Böylece Sultan Abdülaziz gittiği ülkelerde yabancı toprağına ayak basmayacaktı.

Sultan Abdülaziz, 21 Haziran günü cuma namazını Ortaköy Camii'nde kıldıktan sonra Sultaniye Yatı ile yola çıktı. Sultanın yatını Pertev Piyâle Vapuru, Fransız sefire tahsis edilen vapur ve birkaç zırhlıdan oluşan küçük bir filo takip ediyordu. Ertesi gün Çanakkale Boğazı'na varan kafile, boğazın her iki tarafından atılan toplarla selamlandı.

29 Haziran'da Fransa'nın Tolon Limanı'na çıkan Sultan Abdülaziz, burada büyük bir merasimle karşılandı. Bundan sonraki yolculuğuna trenle devam eden Sultan ve beraberindekiler, Marsilya üzerinden 30 Haziran'da Paris'in Lyon Garı'na ulaştılar. Sultan, burada İmparator Üçüncü Napolyon tarafından karşılandı. Sultan Abdülaziz bundan sonra 10 gün Paris'te kaldı. Bu süre zarfında da bazı temaslarda bulundu, davet edildiği serginin açılışına katılarak sergiyi gezdi.

10 Temmuz'da Paris'ten uğurlanan Sultan Abdülaziz ve maiyeti, önce kara yoluyla Bologna'da, oradan binilen gemilerle İngiltere'nin Dover Limanı'na vardı. Buradan da demir yoluyla Londra'ya ulaşan Abdülaziz, Kraliçe Victoria ile görüştükten sonra ikametine ayrılan Buckingham Sarayı'na yerleşti.

11 gün boyunca Londra'da ikamet eden Sultan Abdülaziz ikameti sürecince resmî temaslarda ve kabullerde bulundu. Avam Kamarasında milletvekillerinin müzakerelerine katıldı. Kraliçeyle beraber İngiliz donanmasının bir tatbikatını izledi. Portsmouth ve diğer bazı tersaneleri gezdi. Belediye sarayında Londra fahri hemşeriliğini kabul etti. İki yıl önce vefat eden Türk dostu Başvekil Palmerston'un evine giderek ailesini ziyaret etti ve bu ziyareti halk nazarında büyük tezahürat gördü. Posta işletmeleri ve bazı bankalarda incelemelerde bulunan Sultana, Kraliçe tarafından İngiltere'nin meşhur "dizbağı (jiratir)" nişanı ile onore etti.

Fransa ve İngiltere Osmanlı Sultanı'nın ağırlanması konusunda birbirleri ile yarış halinde oldu. IV. Louis'in saltanat arabası Versailles'daki müzeden çıkartılarak Sultan Abdülaziz'in emrine verildi ve bu harekete bağlı olarak, İngiliz hükümeti Fransız hükümetinden geri kalmamak için, Sultan Abdülaziz'e müzeden yalnızca iki kez çıkartılan III. George'un saltanat arabasını tahsis etti.

 

23 Temmuz'da Londra'dan ayrılan Sultan ve beraberindekiler trenle tekrar Dover'e, buradan vapurlarla Fransa'nın Calais Limanı'na gelmiş, yine hususi bir trenle Belçika, Prusya üzerinden Viyana'ya hareket etti. Brüksel İstasyonu'nda Belçika Kralı İkinci Leopold tarafından karşılanıp şerefine verilen öğle yemeğine katılan Sultan öğleden sonra yoluna devam ederek Ren üzerinden Koblenz'e ulaştı.

Burada Prusya Kralı Birinci Wilhelm ve kraliçe tarafından törenle karşılanan Sultan, geceyi burada geçirip ertesi gün Bavyera üzerinden yolculuğuna devam etti. Kafile 28 Temmuz Pazar günü Viyana'ya ulaşmış ve Avusturya-Macaristan İmparatoru François-Joseph tarafından karşılandı. Burada ikametlerine tahsis edilen Scehönbrunn Sarayı'nda kalan Sultan Abdülaziz, burada geçirdiği üç gün içinde çeşitli incelemelerde ve temaslarda bulundu.

Ardından Tuna üzerinden yoluna devam eden Sultan 31 Temmuz'da Peşte'ye geldi. Peşte'de Macar ileri gelenleriyle birlikte Tuna Valisi Mithat Paşa tarafından karşılanan Abdülaziz, geceyi burada geçirdikten sonra ertesi gün şerefine verilen öğle yemeğine katılıp akşama doğru yoluna devam ederek bir gün sonra Orsova üzerinden Vidin'e ulaştı. Gece burada konaklayan Sultan, ertesi gün Tuna vilayetinin merkezi Rusçuk'a gelip burada Sadrazam Âlî ve Serasker Mütercim Rüştü Paşalar tarafından karşılandı.

6 Ağustos Salı günü Rusçuk'tan trenle Varna'ya hareket eden Abdülaziz, Varna'da birkaç saat istirahatten sonra daha önce kendisini Fransa'ya götüren 'Sultaniye Yatı'na geçerek geri kalan yolculuğuna yine denizden devam edip ve 7 Ağustos Çarşamba günü İstanbul'a döndü.

Sultan Abdülaziz seyahat dönüşünü, Tuna üzerinden Karadeniz'e, oradan da boğaz yoluyla İstanbul'a gelecek şeklinde gerçekleştirildi. Sultanın memlekete dönüşü halk nezdinde coşkuyla karşılanmış, üç gün-üç gece süren şenlikler düzenlendi. Devlet erkânı, sefîrler ve ruhânî reislerle birlikte gemileri dolduran mektep çocukları ve kalabalık halk kitleleri tarafıyla beraber Boğaziçi ve Üsküdar kıyılarını dolduran kalabalık halk gurupları, mektep-medrese öğrencileri ve sahil boyunca gruplar halinde yerleştirilen askerlerin "padişahım çok yaşa" nidaları ve selam atışları arasında Dolmabahça Sarayı önlerine gelen Abdülaziz, vapurdan saltanat kayığı "yedi çifte kayık-ı hümâyûnlarına süvâr" ile saraya ulaştı.

Sultan Abdülaziz'e, Avrupa seyahati boyunca 56 kişi eşlik etti. Bu 56 kişi arasında Başmabeynci Cemil Bey, Başkâtip Emin Bey, İkinci İmam Akşehirli Hoca Hasan Efendi, Hariciye Nazırı Fuat Paşa, Hariciye Teşrifatçısı Kamil Bey, Divan-ı Hümayun Tercümanı Arifi Bey, Hariciye Nezareti Hususi Kâtibi Ali Fuat Bey, İstanbul Şehremini Ömer Faiz Bey'in yanı sıra Abdülaziz'in o sırada 10 yaşında olan oğlu Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi, Sultan'ın veliaht yeğeni Şehzade Murat Efendi ve ileride Osmanlı tahtına geçerek uzun yıllar Osmanlı Devleti'ni yönetecek Sultan Abdülaziz'in yeğeni Şehzade Abdülhamid Efendi de bulunuyordu. Yine Fransa sefîri mösyö Boure ve İngiltere Sefareti baş tercümanı da davet sahiplerini temsilen padişahın maiyetinde yer aldılar. Veliahtlar,  Sultan'ın saltanat kaygısı için ve Ali Paşa'nın veliahtların görgü ve tecrübelerinin artırılmasını sağlamak amacıyla onların da maiyete alınması uygun görüldü.

 

Yorum Yazın