Aile Yılı
03 September 2025, Wednesday 22:56 91 kez okundu.
2025 yılı, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın takdirleriyle “Aile Yılı” olarak ilan edildi. Sn. Erdoğan, geçtiğimiz günlerde "Küreselleşen Dünyada Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi" temasıyla düzenlenen Uluslararası Aile Forumu'nda yaptığı konuşmada konuya dair şu ifadelerde bulundu:
“On binlerce yıldır insanlar aile ortamında dünyaya gözlerini açmış, hayatı ilk orada öğrenmiş, ömürlerini bu şekilde idame ettirmiştir. Kadın ve erkekten oluşan aile müessesesi, insan neslinin devamı içinde vazgeçilmez bir role sahiptir. Dolayısıyla aile, toplumu hem ayakta hem de bir arada huzur, güven, dayanışma ve kardeşlik içinde tutan bir çimentodur. Aile, huzur bulduğumuz, güven bulduğumuz ve kendimizi bulduğumuz en korunaklı limanımızdır. Aile, fertleri bir arada tuttuğu kadar istikbalimizin teminatı olan çocukların da doğduğu, büyüdüğü, ilk eğitimlerini aldığı müşfik bir yuvadır. Tüm bunlarla birlikte aile, kadını koruyan, çocuğu büyüten, sosyalleştiren, insanı yaşatan bir yapıdır. Bakınız, tarih bize şu hakikati defalarca göstermiştir, modernleşmeyi, ailesizleşme ve yalnızlaşma gibi iki kavram üzerine bina eden anlayışın bireye de topluma da huzur vermesi mümkün değildir."
Aile, bireyin fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimi için temel bir yapıdır ve toplumsal düzenin en önemli unsurlarından biridir. Devletin en küçük, en temel birimidir aile. Yapısı ne kadar güçlü ise, millet ve devlet yapısı da o derece güçlü olur. Aile yapısının çökerek, manevi değerlerini kaybeden ve fertler arasında sevgi, saygı ve beraberlik duyguları körelen ailelerin oluşturduğu devletlerin güçlü olması mümkün değildir. Yalnızca karşılıklı maddi çıkarlar üzerine kurulu toplumlar hızla manevi ve ahlaki dejenerasyona doğru yol alır.
Ailede bireyler arasında sevgi, dayanışma, fedakârlık ve sadakat duyguları köreldiğinde, artık o milletin varlığının devamı zorlaşır. Bu dejenerasyon, aile ortamlarıyla sınırlı kalmaz, toplumdaki diğer kesimlere de yayılır. Okullarda, arkadaşlık ilişkilerinde, iş yerlerinde kıskançlık, ikiyüzlülük, alaycılık, dedikodu gibi kötü davranışlar ortaya çıkar; tüm sistem çıkar ilişkileri üzerine kurulur. Adalet, insan hakları, huzur ve barış ortadan kalkar.
Aile, fertlerin ilk sevgiyi, güveni ve bağlılığı tecrübe ettiği yerdir. Zor zamanlarda destek sunar, moral verir ve fertlerin dayanıklılığını artırır. Çocuğun temel değerleri, ahlak anlayışı ve davranış biçimleri ailede şekillenir. Hayata dair ilk eğitim, aile içinde alınır; bu da fertlerin topluma uyum sağlamasını kolaylaştırır.
Diğer yandan aile, fertlere bir kimlik ve aidiyet hissi kazandırır. Kişi, ailesi aracılığıyla kendini tanır ve sosyal bağlarını geliştirir. Aile, fertlere toplumsal rollerini öğretir. Sorumluluk alma ve paylaşma yine öncelikle ailede öğrenilir.
Sağlıklı bir aile ortamı, fertlerin duygusal gelişimi için kritik öneme sahiptir. Sevgi, saygı ve empati gibi değerler ailede öğrenilir ve tecrübe edilir.
Aile üyeleri arasında maddi ve manevi dayanışma güçlüdür. Kriz anlarında aile birliği, problemlerin çözümünde büyük rol oynar.
Ailesiz ya da bağları zayıf ailedeki çocuklar genellikle güven ve destek eksikliği yaşar. Yine çocukların temel değerleri öğrenmesi ve kendini geliştirmesi zorlaşır. Yalnızlaşan kişilerin toplumsal bağları da zayıflar.
Aile içi iletişim, fertlerin duygusal, sosyal ve zihinsel gelişiminde kritik bir rol oynar. Sağlıklı iletişim, aile bağlarını güçlendirirken, olumsuz iletişim sorunlara yol açabilir.
Bugün toplumda bir dejenerasyon yaşandığını hemen her kesim dile getiriyor. Dejenerasyonu yönlendiren güçler, etkili propaganda araçlarına sahip. Bu propagandanın en önemli sloganları çağdaşlık, modernlik, özgürlük ve cesaret. Şüphe yok ki söz edilen modernlik ve çağdaşlık, çağın gelişmelerini izlemek ve yeniliklere açık olmak anlamında değil, batıdaki ahlâk dışı yaşamı topluma olağan gibi göstermek.
Toplumu kendi tasarımları olan rol modele göre şekillendirmeyi amaçlayan, söz konusu anomali durumunu topluma yaymak için ciddi lobi faaliyetleri yürüten, dizilerden yarışma programlarına, kliplerden haber bültenlerine, tartışma ve eğlence programlarına kadar her alanı zorlayan, toplumun bilinçaltında eşcinselliği doğal bir seçim olarak kabul ettirmeye çalışan küresel, organize çalışan, finansmanı güçlü belli bir kesim var.
Kaliteli, değerlerine bağlı bir toplum için LGBT desteğine son verilmeli. Internette LGBT yazıp aratırsanız, ortadaki ürkütücü rezaleti görebilirsiniz. Üniversitelerde –cinsiyetsiz wc- talebine kadar azgınlaşan bu ahlâk dışı propaganda artık son bulmalı. Bu sapkınlığı yaygınlaştırmaya çalışanlar, başta ailenin ve İslam’ın son kalesi olan Türkiye’nin fikrî, vicdanî ve inanç gibi yönlerden çökmesini istiyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da söz yine aile forumunda, LGBT denilen sapkınlığın, çeşitli sebeplerle önünü açan ülkelerde ne derece vahim boyutlara ulaştığını ibretle takip ettiklerini aktardı.
"Birileri ısrarla kabul etmek istemese de ailesinden koparılmış, millet bağı zayıflamış bireyin özgür ve özgün olmasına imkân yoktur. Dünyanın neresinde olursa olsun aile kurumunun irtifa kaybetmesiyle birlikte insanlar popüler kültürün tüketim nesnesi hâline gelmektedir. Özgürlük ambalajıyla sunulan aslında büyük bir esaret ve kölelik düzenidir. Bunun en çarpıcı örneği ise hiç şüphesiz cinsiyetsizleştirme projesidir. Bugün insanlık kendi varlığının en temel hakikatleriyle sınanıyor. İnsan fıtratı küresel ölçekte organize bir kuşatma altındadır. Adına özgürlük denilen, ancak özünde insanın yaradılışına karşı bir inkâr hareketi olan bu ideolojik kuşatma, sadece aileyi değil kadını da çocuğu da insan onurunu da tehdit ediyor."
TV'de hemen her kanalda gençlik dizileri var ve bu dizilerde konu hep aynı. Birbirinin peşinden koşan kız ve erkekler. Üniversiteli gençlerin yaşamını konu alan dizileri geçtim, liseli gençlerin bile dizilerdeki tek ve asıl konusu aşk ve cinsellik. Her açıdan yozlaştırıcı bir saldırı altındayız. Araştırmayan, düşünmeyen, sığ ve ideali olmayan gençler yetişiyor maalesef.
Marjinal görüntüleri ve davranışlarıyla tepki alan kimi gençlerin rol model olarak ödüllendirilmesinin, aileler için kabul edilebilir olup olmadığı eleştiriye açmak bile saçma. Popüler kültürün dayattığı tiplemeleri rol model alan genç, “Böyle olursam değer, şöhret ve para kazanabilirim” diye düşünüyor. "O halde ben de onlar gibi olmalıyım" diyor.
Kültürümüzde aile, fertlerin hayatında çok büyük bir öneme sahiptir. Aile üyeleri birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Dinimiz pırıl pırıl aydınlıktır ve bize sevgiyi, şefkati, merhameti, dostluğu emreder. İnsanlara, bitkilere, hayvanlara, kısacası Allah’ın tüm yarattıklarına sevgi duymamızı ve fedakâr olmamızı ister. Bu sebeplerle güzel ahlâka sahip insanların yaşadığı çevreler, her insanın özlem duyduğu huzur ve güven içindeki ortamlardır.
Bu güzel ahlâka uygun yaşayan bir ailede, birçok ailede yaşanan problemler azdır. Günümüzde, anne ve babaya itaatsiz, saldırgan çocuklara ve onlara doğru ve yanlışı anlatmayan, onlarla ilgilenmeyen, birbiriyle de geçimsiz olan anne babalara çok sık rastlanıyor. Bu evlerde, sevgi, saygı, hoşgörü, anlayış ve şefkat yerine tartışma, kavga ve hakaret hâkimdir. Kur’an ahlakının gerçek manâda yaşandığı evlerde ise anne babaya itaatli, Allah'ın emri gereği onlara "Öf" bile demekten çekinen, kötülüklerden uzak duran vicdanlı çocuklar yetişir. Bu evlerdeki anne babalar çocuklarının hayırlı insanlar olmaları için çaba harcayan, birbirlerine de sevgi ve saygı gösteren, davranışları ile örnek insanlardır.
Aileler çocuklarına Allah’ın emrettiği merhametli, adaletli, hoşgörülü, akılcı güzel ahlakı öğretmeli. Çocuklarına hayatın amacının yalnızca yemek, içmek, eğlenmek, iş sahibi olmak, evlenmek ve aile kurmak olduğunu telkin eden anne babalar, "Bizim zamanımızda böyle değildi, ne olacak bu gençlerin hali?” diye sormak yerine, “Biz nerede hata yaptık/yapıyoruz?” diye düşünmeli, sorgulamalı, öncelikle kendilerini gözden geçirmeli.
Devletine, milletine yararlı bir vatandaş, ailesini seven, saygılı bir evlat, özverili bir arkadaş yapısındaki fertlerin oluşturduğu bir milletin huzurlu, mutlu ve birlik ruhuna sahip güven dolu bir hayatı olur. Güçlü olmak ve içte bütünlük sağlamak için inananların çaba göstermesi lâzım. Bilgi ve kültür düzeyi yüksek, sevgi birliği ve imanı güçlü ailelerden meydana gelen toplum, en sarsılmaz toplum olacaktır.
Sn. Cumhurbaşkanımızın sözleriyle bitireyim: "Aileyi savunmak insanı savunmaktır, aileyi korumak toplumu yaşatmaktır, aileyi büyütmek geleceği inşa etmektir. Dünyada teknolojinin körüklediği büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Bu değişim dalgasının hızlandırdığı küreselleşme ve modernleşme toplumun temeli olan aile kurumunu da dönüştürüyor. Hayatımızın her alanda dijitalleşmesiyle birlikte aile mefhumu başta olmak üzere birçok geleneksel kurum da anlam kaybına uğruyor. İnsani değerler zayıflarken toplum merkezde anlayışın yerini ben merkezli ne yazık ki zihniyet alıyor... Millet olarak maruz kaldığımız onca saldırıya rağmen aile bağlarımızın sağlamlığı ve dayanıklılığı sayesinde asırlardır bu topraklarda özgürce var olduk, bütün tehditleri başarıyla bertaraf ettik. Yine bu sayede tüm insanların gıptayla baktığı medeniyetler inşa ettik. Milletçe bizi 'Türkiye Yüzyılı' ülkemizde ve ülkümüze taşıyacak en muhkem köprümüz yine aile olacaktır. Aile küresel emperyalizm karşısında en korunaklı limanımız, en sağlam kalemiz, aşılmaz, yıkılmaz, bendimizdir.”
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum