Mustafa ALBAYRAK

Mustafa ALBAYRAK

Mail: mustafa@teknikelektrik.com

Bu Yazı Mahalle Medyamıza

Ali Babacan’ın parti kurma çalışmaları malum... Arkasında, Sayın Gül var ve derin bir kadro oluşturma gayreti içerisindeler...

Ciddiye alınması ve iyi izlenmesi lazım...

Bu oluşumun yani Babacan’ın önde durduğu hareketin, Davutoğlu’nun çıkışına benzemediği açık.

Ak Parti ve bilhassa Ak Partiyi destekleyen medyamız ile sosyal medyamızın bazı mevzularda ki hatalı tavırları,  Ali Babacan’ın oluşumunda tekrar edilmemesi gereklidir.

Ne demek istiyorum açıklayalım.

Daha evvel de bahsetmiştim.

Kesinlikle orantısız güç kullanılmamalıdır.

Ali Babacan ile yollarımız ayrıldı mı?

Evet, ayrıldı.

Kendisi ve arkasında duran Abdullah Gül ile idari, siyasi ve ekonomik politikalarda farklı fikirler içinde miyiz?

Evet, içindeyiz.

Artık yakın bir gelecekte siyasi rakip miyiz?

Evet… Bunların hepsinde hemfikiriz.

İşte bundan sonrası önemli!

Bu arkadaşlar, ister sui niyetle, isterse hüsnü niyetle ayrılmış ve bu oluşuma teşebbüs etmiş olsun.

Ak Partiden ayrılmış ve yeni bir yola çıkmış olan insanlara siyasetçilere nasıl davranılmalıdır?

Benim bununla ilgili acizane tavsiyelerim olacak...

Bu bilhassa bizim mahalle medyası dediğimiz Ak Partiye yakın, Sayın Erdoğan'ın ve siyasi fikriyatının sonuna kadar yanında durmuş olan medya içindir. Çünkü gerçekten bazen kantarın topuzunu kaçırıyoruz.

Asıl eleştirmemiz gereken mevzu yerine ''eleştirmek istediğimiz kişileri'' veya ''eleştirmek istediğimiz siyasi teşekkülü'' hiç hak etmediği yerden, vurmaya kalkıyoruz.

Bu da o kişi veya teşekküle zarar vermiyor aksine kuvvetlendiriyor. Bu da maksadımıza hizmet etmiyor.

Misallerle destekleyelim bunu.

Diyelim ki sizin karşınızda, dersine geç kalmış bir öğrenciniz var.

Siz de onun sınıf öğretmenisiniz.

Ne ceza verebilir siniz?

Uyarabilirsiniz, kınayabilirsiniz…

Alışkanlık haline getirmişse disipline verebilirsiniz vs.

Peki, sakladığınız odunu masanın altından çıkarıp, öğrencinin kafasına vurup, kafasını yararsanız ne olur?

Siz, suçlu duruma düşersiniz ve öğrenciniz de pek tabii ki mazlum olur…

Artık mevzu veya iş, öğrencinin derse geç kalmış olmasından çıkar, hatta unutulur. Çok geçmeden, ''Zalim Öğretmen Talebesinin Kafasını Yardı '' manşetini gazetelerde görebilirsiniz.

İşte bu duruma düşmemek lazım...

Davutoğlu’nu eleştirirken de Babacan’ı veya Gül’ü eleştirirken de bu duruma düşmemek lazım...

Ali Babacan’ı ekonomik politikaları sebebi eleştirin.

Sıcak Para politikası veya yüksek faizde indirime karşıydı gibi iktisadi tenkitler getirin.

Buna kimse bir şey diyemez.

Ancak bir adım sonrasını düşünmeden yargılayıp aynı hataları yaparsanız, siyaseten rakip gördüğünüz, size zarar vermek için yola çıktığı aşikar kişilere ya da teşekküllere zarar değil can suyu vermiş olursunuz.

Şu işlerde, şu mevzularda anlaşamadık ve yollarımız tabii olarak ayrıldı diyebileceğiniz cümleler kurmak varken ''O zaten şucu idi bucu idi, bize hep zarar verdi, ülkeye bir faydası yoktu. FETÖ ile iltisaklıydı, Bilderbergci idi vs'' derseniz.

O zaman size sormazlar mı ''Kardeşim 13 sene bu adama en üst düzey de neden vazife verdiniz? Her şey bir yana daha 2018 Haziran'ına kadar milletvekili idi. Yeni mi aklınız başınıza geldi?” diye.

Orantısız ve hilafi hakikat olan ya da bilindiği aşikar şeyleri yeni bir şey olarak gündeme getirmek siyaseten karşınızda olan insana zarar değil fayda sağlıyor.

Bunu 31 Mart seçimlerinde yaşadık.

Benzeri hatalar Ekrem İmamoğlu’na hatta Mansur Yavaş’a karşı da yapıldı ve maalesef ters tepti…

Detayına girmeyelim bu hataların zaten hepimiz biliyoruz.

Ama hiç olmazsa bundan sonra ortaya çıkacak olan yeni oluşumlara ( ki sadece Ak Parti ve Sayın Erdoğan’a zarar vermek için yola çıktıkları sarih ve aşikardır) bu tür yaklaşımlarla, imkan vermemek için çok daha dikkatli olmalıyız. Orantısız ve bir öncekinin tekrarı olan içi boş  söylemlerle, zaten boşa çıkacak oluşumları, sebepsiz yere güçlendirip karşımıza dikmeyelim...

Yorum Yazın