Ufuk COŞKUN

Ufuk COŞKUN

Mail: ufukcoskunn@gmail.com

İstiklal Harbi’nin Gizli Kahramanları; Tekke ve Zaviyeler

1925 yılında “…bilumum tekkeler ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakkı temellük ve tasarrufları baki kalmak üzere kâmilen seddedilmiştir…” denilerek kapatıldılar.

Bugün ise merdiven altı diyebileceğimiz bazı yapıların özellikle emniyet güçlerini yakından ilgilendiren birtakım dolandırıcılık, cinsel istismar vs. faaliyetleri üzerinden bin yıllık kurumlara yönelik tuhaf bir algı çalışması söz konusu.

Oysa o dönem 430, 429 ve 677 sayılı kanunlarla devletin eğitimi, dini ve sosyal alanı tekeli altına alarak otoriter/ laiklik adı altında tüm sivil alanı zapturapt altına aldığını görmekteyiz.

İsterseniz bugün haklarında olumsuz algı üretilerek karalanan geçmişin ilim, kültür ve barış mekânları hakkında biraz bilgi verelim.

İslam kültürünün önemli bir kurumu olan tekkelerin kuruluşu 8. yüzyıla kadar uzanır. İslam’ın sosyal hayatının aktif birer unsuru olan tekke ve zaviyeler İslam dünyasının hemen her yanında farklı isimlerle de olsa mevcut olmuştur.

Bilindiği gibi Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda âhiliğin ve tarikat erbabının da etkili olduğu bilinir. Bu bakımdan Osmanlı padişahları/paşaları tarikat ehline önem vermişler ve tekkelerin açılması noktasında gerekli vakıfların kurulmasında da öncülük etmişlerdir.

Zaviyeler de benzer fonksiyonlara sahip mekânlardır. Buralarda da yoksul insanlara giyim ve yemek yardımı yapılıyordu. Hatta zamanla zaviye çevresinde küçük yerleşim birimlerin oluştuğunu bilinmektedir.

Düşüncesi, ırkı, dini ve mezhebi ne olursa olsun herkese kapısını açan tekkeler bu yolla toplumdaki sevgi, huzur ve barışın yaygınlaşmasında da etkili olmuşlardır. 13. yüzyılda tekke şiirinin en ünlü temsilcisi sayılan Yunus Emre bunun en güzel örneklerinden biridir.

Tekkeler, dervişlerin toplandığı, dini ve ahlaki açıdan eğitimin verildiği, kâmil insan yetiştirme kurumlarıydı. Tekkeler aynı zamanda yolcuların yatılı kalabildikleri, yemelerinin içmelerinin karşılıksız bir şekilde sağlandığı önemli bir mekândı.

Tasavvuf ehlinin şeyhlerin, pirlerin, mürşitlerin, derviş ve muhiplerin barındıkları, hizmet ve ibadet ettikleri bu mekânlar Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu’nun dört bir tarafına yayıldı. Osmanlı Devletinin kurulmasında ve gelişmesinde tekkelerin rolü oldukça büyüktü.

Osman Gazi’nin çevresi Hacı Bektaş-ı Velî¸ Ahi Evran¸ Şeyh Edebali¸ Şeyh Mahmud¸ Ahi Şemsüddin¸ Dursun Fakih¸ Kasım Karahisarî¸ Şeyh Muhlis Karamanî¸ Âşık Paşa ve Elvan Çelebi gibi evliyadan şahsiyetlerle dolup taşmıştı

Tekkelerin başında bulunan şeyhler çoğu zaman zahirî ilimlerde de söz sahibi kişiler olup ilmi konularda tekkelerde istişare yapılırdı.

Devamlı olarak tekkede kalan dervişler, aynı zamanda tekkenin iç hizmetlerini de yürütürlerdi. Tekkenin masrafları vakıflar yoluyla karşılanır, dervişler de kazançlarının bir kısmını bağlı bulunduğu dergâha bağışlardı. Tekkeler mescit görevini de görmekteydi.

Zikir meclislerinde besteli olarak ilâhîler okunduğu için Osmanlı medeniyetinin şiir ve mûsikî dünyası tarikatlarla yakından ilişkilidir. Bir başka ifade ile tekkeler, dinî ve içtimaî fonksiyonlarının yanında güzel sanatların da korunma ve gelişmesinde rol oynamışlardır.

Osmanlı toplumunda kamuoyunu oluşturan müesseselerin başında tekkeleri saymak gerekir. Rumeli ve Avrupa topraklarının İslamlaşmasında tekkelerin, burada yapılan çalışmaların ve tekke çerçeveli iskân faaliyetlerinin ve izlenilen siyasetin büyük rolü vardır.

 

Halk saygı duyduğu ve gönülden bağlandığı insanlardan sadece gönül dünyasının hastalıklarına değil bedenî rahatsızlıklarına da deva olmasını beklemiş ve tekkeler şifahane işlevini yapmıştır. Tekke ve zaviyeler bazen de uzak yollardan gelmiş insanların dinlendiği han, kervansaray gibi müesseseler olarak hizmet vermiştir. 

Toplumdaki dirlik ve düzeni sağlamada da bu kurumların önemli hizmetleri vardır. Fikri, zikri ne olursa olsun herkese kapısını ve gönlünü açan sûfîler bu yolla toplumdaki sevgi ve huzurun yaygınlaşmasını sağlamışlardır.

1.Dünya Savaşı sırasında tekkeler binlerce mensubunu organize ederek, binlerce kişiden oluşan alaylarda birçok cephede mücadele ettiler.  Ülkenin işgale uğradığı dönemde de tekkeler üzerlerine düşen görevi yaptılar. İstiklal Harbi’ne büyük destek veren tekkeler bu mücadelenin başarıya ulaşmasında önemli bir rol oynadılar.

Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi, Hatuniye Dergâhı, Taceddin Dergahı milli mücadelede önemli yeri olan belli başlı tekkelerdi. Ancak kurtuluş savaşının başarıyla sonuçlanmasının ardından yeni Türkiye’de bu kurumların varlığı istenmedi.

Hızlı bir inkılâp sürecinin yaşandığı Türkiye’de yeni bir toplum oluşturma hedefi vardı. Oluşturulmak istenen yeni toplum modelinde ise tekke zaviyelere yer yoktu. Bundan dolayı herhangi bir ıslah çalışmasına gidilmeden diğer birçok Osmanlı kurumu gibi çıkarılan 677 sayılı kanun ile kapatıldı.

Bir sonraki yazıda buradan devam edelim…

Yorum Yazın