İstanbul
08 Kasım, 2025, Cumartesi
  • DOLAR
    42.21
  • EURO
    48.89
  • ALTIN
    5434.0
  • BIST
    10.925
  • BTC
    102354.23$

10 Kasım ve Mevlid

08 Kasım 2025, Cumartesi 15:11 124 kez okundu.

Her yıl olduğu gibi bu yılda yine 10 Kasım tartışmaları içerisinde bulduk kendimizi! 
Bu kez tartışma bir valimizin idaresi altında ki Camilerde Mustafa Kemal Paşa ile alakalı Müftülüğe verdiği Mevlid talimatı ile alakalı gelişti!
1. Cumhurbaşkanımızın ardından Mevlit okunsun mu okunmasın mı tartışması yapılıyor...

Öncelikle olaya usül açısından bakılmalıdır.
Tartışmaların sağlıklı bir zeminde ilerleyebilmesi için bu şarttır.
Değil cumhurbaşkanı için normal bir insan için bile camilerde ölüm yıl dönümünde mevlitler okunması çok tabiidir.


Lakin bunun emir ve talimatla hem de devletin en üst idari birimi tarafından emredilerek yaptırılmasıdır bu tartışmaları ortaya çıkaran.


Valimiz bir devlet yöneticisidir.
Israrla belirtildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti laik bir devlettir ve en kısa ve yalın tarifiyle laiklik devletin dine dinin devlete müdahale etmemesi şeklinde ifade edilir!

Yani devletin hem de sadece bir valisi (Geri kalan 80 Valimizin bu konuda tasarrufu olduğunu daha duymadık ) bir ibadet şekli kabul edilen mevlid’ i talimatla okutmaya çalışması çok enteresandır.
(Hattı zatında mevlid ne kadar ibadettir veya değildir bu da ayrı bir fıkıh tartışması konusudur)
Şayet bu icranın yani valimize de yürütme organının bir talimatı ise (ki öyle gözükmemektedir)
Birinci cumhurbaşkanımızın ölüm yıl dönümlerinde mevlid okutulması geleneği mi başlatılıyor sorusu akla gelir.


Ama durum öyle de değil!
Bunu sadece bir valimizin kendi tercihi olarak görüp anlayışla karşılayanlar olduğu gibi “Yeni köye eski adet getirmeyin - Böyle bir geleneğimiz yok , Nereden çıktı şimdi bu ?” diyenlerde var.


Her şey bir yana Atatürk acaba vefatının ardından Mevlid okunmasını ister mi idi?
Kendisine yaşarken sorulsaydı; Vefatınızdan 87 sene sonra ardından mevlid okunmasını ister misiniz?” diye...

 

Muhtemelen 1923 sonrasındaki tarihlerde ki şekliyle tanıdığımız birinci Cumhurbaşkanımız buna olumlu cevap vermezdi…


Ama 1923 öncesindeki bilhassa milli mücadele yıllarındaki yaşantısını ve sözlerini dikkate aldığımızda o zaman da olumlu cevap verebileceğini düşünebiliriz..


Çünkü Gazi Mustafa Kemal Paşa 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ nin açılışını Kur’an-ı Kerim okunuşu ve Buhari hatmi şerifler ile icra etmişti...


Yani 1922 sonlarına kadar olan üslubu, yaşantısı mevlitlere Kur’an-ı Kerim ve hadisi şerif hatimlerine müspet yaklaştığını biliyoruz.


Ama 1923-1938 arası uygulamalarında ise bunun tersine şahitlik ediyoruz...

Peki buna kim karar verecek?
Bilhassa 1930’ lu yıllarda dini red eden ve kutsal kitapların gökten (Allah Teala dan) geldiğini düşünmeyen Kamal Atatürk mü referans alınacak ?


Yoksa İslam Orduları Komutanı ve Erzurum ile Sivas Kongrelerinde, TBMM açılışında Halife’ nin esaretten Hilafetin de düşman işgalinden kurtarılması için namus ve şeref sözü veren , Halife için yollanan Hindistan paraları ile Anadolu’ da Cihad eden Gazi Mustafa Kemal Paşa mı referans alınacak?


Evet, bunlardan hangisi bu millet tarafından öğrenilip kabul edilmeli?


Dindar bir Mustafa Kemal mi ?

Dini red eden bir Mustafa Kemal mi ?

İşte buna karar verildiği gün inanıyorum ki bu tip tartışmalar da sona erecek!
Yoksa, biz daha çook 10 Kasım’ lar da bu tip tartışmaları yaşayacağız.


Hutbelerde Gazi’ ye neden rahmet okunmuyor?
Ölüm yıl dönümünde neden Mevlid okunmuyor?
Kendisinden bahsedilirken rahmetli mi denilmeli yoksa ulu önder mi?
O bir fani ve devlet adamı mı idi yoksa asla eleştiri dahi getirilemeyecek bir yarı ya da tam ilah mı idi?


Bilim adamları, tarihçiler, diyanet yetkilileri bu hususta inisiyatif almalı ve neredeyse 100 yıla yakındır tartışılan bu mevzu artık aydınlatılmalıdır...


Yoksa ruh hastası ve iki arada bir derede kalmış nesiller yetiştirmeye devam edecek müfredatımız...
 

(7 Kasım 2025 )

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum