Mustafa ALBAYRAK

Mustafa ALBAYRAK

Mail: mustafa@teknikelektrik.com

Kazım Karabekiri Anarken

Vefatının 71. sene i devriyesinde Milli Cidal, Milli Mücadele/ ( İstiklal Harbi ) kahramanlarımızdan merhum Kazım Karabekir Paşa ile alakalı bir kaç anekdotu hatırlatmakta fayda var. Zira Karabekir Paşanın Milli Cidal da ki ehemmiyeti malum sebeplerden dolayı okul kitaplarında zikredilmez.

Kazım Karabekir Paşanın İstiklal Harbimizde ki ehemmiyetini anlatmak için o günün Türkiye’si veya Osmanlı İmparatorluk bakiyesinde ki ahval ve şeraiti biraz hatırlamamız lüzum eder. Çok teferruata girmeden zikredelim…

1918 in Kasım ( 1334 Teşrinisani ) günleridir. Mondros Mütarekesi 30 Ekim 1918 de imzalanmış ve kahredici 7.Maddesi gereği İtilaf Kuvvetleri 13 Kasım 1918 ( 13 Teşrinisani 1334 ) de İstanbul Boğazını gemilerle işgal etmiş, deniz zırhlıları namlularını Sultan Vahideddin Hanın Yıldız Sarayına tevcih etmişlerdi... Karabulutlar İmparatorluğun, Payitahtın, İslam Dünyasının üstünde dolaşıyordu. 10 yılda yaptıkları hatalarla Koca Osmanlı Devletinin inkırazına ( yıkılışına ) sebep olan Enver, Talat, Cemal Paşalar Troykası ülke dışına çıkmış, İttihat Terakki denen kâbus bitmiş ama başka bir kâbus başlamıştı…

Ve o kâbus neticesi Osmanlı Orduları Silahlı Kuvvetlerinin tüm fertlerinin terhisi, tüm silahlarının ise İşgal Ordularına teslimi isteniyordu. Yani silahsız kuvvetsiz bir Türk Vatanı bırakılmak istenmişti… Payitahtta ise bir yalnız adam oturuyordu. Ağabeyi 5.Mehmed Reşat'ın vefatı neticesi İmparatorluk Tahtına oturduğu zaman, Başmabeyincisi Merhum Ali Fuad Türkgeldi’ nin ifadesi ile heyecandan, üzüntüden bacakları titreyen biri yani Sultan Vahideddin Han oturuyordu... Son Osmanlı Padişahı ve İslam Halifesi Vahideddin Han, 4 Temmuz 1918’de ( tarihe dikkatinizi çekerim ) tahta oturduğunda İmparatorluğun başkenti toplarla dövülüyordu. Yani; Vahideddin Hanın 1.Cihan Harbindeki mağlubiyetimizden mesul olduğunu iddia edenlere, Harbin bitimine sadece 4 ay bile kalmadığını hatırlatır, vicdanlarına sesleniriz. Bunların her birisi farklı bir yazı mevzudur..

Şimdi bu kâbus ortamında mevcut Osmanlı Ordu ve Kolordu komutanları, Sadrazam İzzet Paşanın talimatı ile Payitahtta toplanıyorlardı. Zira Harp bitmiş ve mütareke imzalanmıştı. Ordunun terhisi silahların ise düşman kuvvetlerine teslimi sağlanacaktı.

İşte o günler İstanbul'a gelen komutanlardan biri de, Tebriz de ki kolordu karargâhından dönen, Mirliva Kazım Karabekir idi… Yine, Filistin’de ki Yıldırım Cephesi kumandanı, Mirliva Mustafa Kemal Paşa'da Sadrazam İzzet Paşanın emri ve isteği ile İstanbul’a dönmüştü. O günler de Albay İsmet Bey ise Harbiye Nezaretinde ( bugünkü İstanbul Üniversitesi ana kapısının olduğu bina) Müsteşarlık vazifesinde idi... Albay İsmet bu vazifesini, Enver Paşanın Harbiye Nazırı olduğu zamanlardan beri devam ettiriyordu. Yani Milli Cidal ‘de vazife görecek, mühim 3 subayda İstanbul da buluşmuştu. Kazım, Mustafa Kemal ve İsmet Beyler. Peki, 3 Komutanın da İmparatorluğun bu durumunda ki görüşleri ne idi? Mirliva Mustafa Kemal Paşa, İstanbul da halen yapılacak işler bulunduğuna inanıyordu. Kendisi, o günler İstanbul da Şişli de bir ev tutmuştu. Annesi Zübeyde hanımın, Akaretlerde ki evine yerleşmemişti. Zaten Mustafa Kemal Paşanın, diğer subaylardan bir farkı vardı. Kendisi Sultan Vahideddin Hanın şehzadeliği döneminden beri, Fahri Yaver Hazreti Şehriyarı unvanına sahipti ve Payitaht ta büyük saygı duyulan biriydi. Hatta Gazinin hatıralarından çok iyi biliyoruz ki Filistin cephesi mağlubiyetinden sonra geri çekile çekile (Büyük Ricat) Filistin’den Adana’nın Bahçe Kasabasına ( şu anda Osmaniye ye bağlıdır ) kadar gelmiş ve oradan hem Fahri Yaveri olduğu Sultanı Vahideddin Hana hem de Sadrazam İzzet Paşa ya telgraflar çekmiş ve tavsiyelerde bulunmuştur...

Vahideddin Hanın nezdinde, ne kadar itibarı olduğunun bir ispatı da, Mustafa Kemal Paşanın tavsiyesi neticesinde Ahmet İzzet Paşa Sadrazam olmasıdır... Bununla birlikte, kendisinin Harbiye Nazırlığına sıcak bakılmamış fakat diğer tüm tavsiyelerine umumiyetle uyulmuştur. Sonradan Sultan Vahideddin Han kendisine cephelerde halen ihtiyaç olduğunu, bu yüzden Harbiye Nazırı olarak vazife vermediğini Yaveri Mustafa Kemal Paşa'ya tebliğ etmiştir. Gerçekten de Hünkâr Vahidettin Han, daha sonra 16 Mayıs 1919 da Samsun'a 9.Ordu Kıt' a Müfettişi olarak paşayı vazifelendirmiştir... Yani Mustafa Kemal Paşa, en azından belirli bir süre İstanbul da kalmak istiyordu. İsmet Bey İstanbul’da idi zaten. Bahriye Nazırlığına atanan yine Rauf Bey de İstanbul da idi. Burada, Rauf beyin Mondros Mütarekesini Osmanlı Devletinin İnkıraz ( Yıkılış ) Mütarekesini imzalayan Devlet adamı olduğunu ve bu vazifeye de bizzat Payitaht ve Hükümet üzerinde büyük nüfuzu olduğunu bildiğimiz, Fahri Yaver Mirliva Mustafa Kemal Paşa tarafınca tavsiye edildiğini söylemeden geçmeyelim! Tarih göstermiştir ki bu görevlendirilmeler asla tesadüfi değildir!

İşte, İstanbul’a bu ahval ve şerait altında gelen Mirliva Kazım Karabekir Paşa da “Ne yapılabilir, memleket nasıl kurtulabilir?” derdi ile yanan tutuşan, vatansever bir Osmanlı Zabiti idi. O, çok kısa sürede İstanbul’un işgale hazır olduğunu ( daha fiili işgal gerçekleşmemişti. Fiili işgal 16 Mart 1920 de İngiliz Askerlerinin gemilerden sahile inerek Şehzadebaşı’ndaki Mızıkacı Taburu Zabitlerimizin, şişlenmek sureti ile katledilmeleri neticesinde başlamıştır ) bu yüzden Karabekir Paşa, kendisinin Anadolu’ya Şarktaki vazifesine dönmek arzusunda olduğunu, hem Şişli'deki evde Mustafa Kemal Paşaya, hem de Harbiye Nezaretinde ki Albay İsmet Beye aktarmıştır. O günlerde Harp okulundan da çok samimi arkadaşı olan İsmet Beyin Kazım Karabekir’e verdiği cevaplar çok enteresandır.

İsmet Bey “Kazım benim hiç umudum kalmamıştır, artık gel Eskişehir’e yerleşelim, orada bir çiftlik alalım biraz birikmiş param var ve çiftçilikle uğraşalım” der. ( Kaynak; Kazım Karabekir’in Hatıraları İstiklal Harbimiz, sahife 7 - Yapı Kredi Bankası yayınları ) “Olur mu İsmet? Bizi bu saatten sonra kim kendi haline bırakır, hem ne demek yapacak bir şey kalmamıştır. Şarka gitmek vazifeme dönmek istiyorum. Sen de Harbiye Nezareti Müsteşarı olarak lütfen benim vazifelendirmem için çaba sarf et” der Kazım Paşa... Bu esnada Kazım Paşa da, Yıldız sarayında bir kaç defa Sultan Vahideddin Hanla görüşmüş ve gerçekten Nisan 1919 da Şark Cephesinde 15.Kolordu Komutanı olarak Erzurum’a tayinini çıkartmıştır. Bir gemiye binerek Nisan ayında Trabzon’a mülaki olmuştur. Gitmeden son ziyaretinde, o esnada hasta olan arkadaşı Mustafa Kemal Paşaya da “Artık İstanbul’da yapacak bir şey kalmadığını ve kendisinin yanına Şark’a gelmesini Erzurum da Kongrenin yapılacağını sonraları da Garp Cephesine gidebileceğini kendisinin de her zaman ona destek olacağını” Şişli de ki evde belirtmiştir… Bu sözlere Mustafa Kemal Paşa “Tamam, hele bir iyileşeyim sonra size mülaki olurum” şeklinde cevap vermiştir. Hattı zatında Mustafa Kemal Paşa Anadolu’ya gemi ile mülaki olan ilk değil belki de son paşadır. Kazım Karabekir, Anadolu’nun işgallerden ve Mondros Mütarekesinin hışmından kurtarılması için vazifelendirilen Paşalardan başlıcalarındandır. 1 ay sonra da Mustafa Kemal Paşa gidecektir. Bu paşaların İstanbul’dan uzaklaştırılmalarını isteyen birileri daha vardı. Onu da Bilal N. Şimşir’ in hem Türkçe hem İngilizce yayınlanmış, İngiliz Belgelerinde Atatürk isimli Türk Tarih Kurumunca neşredilmiş eserde ki yazılanlara göre, İngilizlerdi...

İşte merhum Kazım Karabekir Devletin yegâne kurtuluşunun Anadolu’ya çıkmak ve orada halkı örgütlemek isteyen ilk vatansever paşalarımızdandır. Gittiği Şark cephesinde, hizmetleri saymakla bitirilemez. Erzurum Kongresinin tertibi, Ermenilerin işgali altında bulunan Erzincan, Erzurum ve Kars’ın istirdadı ( geri alınması ), yine Rus- Osmanlı 93 Harbinde ( Miladi 1878 ) Ruslara kaptırdığımız Elviye- i Selase ( Batum Kars ve Ardahan ) nin Rusların geri çekilmesi ile Ermeni, Gürcü vs tehdit ve işgalinden İstirdadı ( geriye alınması ) meşhur başarılarındandır. Yine Türk Resmi tarihinde maalesef yer almayan ama tarihi bir hakikat olan Ermenistan’ın başkenti Erivan’ı ( Revan ) işgal etmiş ve Anadolu’yu işgale yeltenen Ermenileri adeta yaptıklarına pişman etmiştir. İstiklal Harbimizin ciddi bir cephesi olan Şarkta, tüm vazifelerini noksansız yerine getirmiş, 3 Aralık 1920 de imzaladığı Gümrü antlaşması ile Şark hudutlarımızı emniyet altına almıştır. Şayet, Ankara’nın geri gel emri olmasa Erivan’ı da tekrar Türk Topraklarına katmıştı. ( en son 4.Murad Han tarafınca Erivan yani Revan fethedilmiştir ) Yine tüm bu vazifeleri, başarı ile yerine getirdiği yetmemiş gibi Ankara'ya yeni oluşan Büyük Millet Meclisine Mebus olarak katılmış, Garp cephesi Harplerinde de cephe kumandanı arkadaşlarına her türlü asker mühimmat ve diğer desteklerini esirgememiştir... Kazım Karabekir daha sonraları bir çok konuda hem meclis de hem cephelerde Mustafa Kemal Paşa ile ihtilafa düştüğü noktalar sebebi ile yolları ayrılmış ve kesin zafer bittikten sonra askerlikten istifa edip mebusluğu ( siyaseti ) tercih edip, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasında Liderlik yapmıştır.

90 yıldan fazladır halen tartışılan İzmir Suikast Davasında yargılanmış, beraat etmiş, ancak siyaset yapması bu kahraman Türk Evladına yasaklanmıştır. Zannediyorum 1926 da askerlikten emekli edilmiş ve 1938 tarihine kadar Erenköy'deki evinde adeta dışarıya çıkamadan maalesef ev hapsinde yaşamıştır. 1938 de arkadaşı İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanı olmasından sonra o günkü yeni şartlarda mebus olmuş, 1946 da T.B.M.M başkanı olmuş, vefat ettiği 1948 tarihine kadar da bu vazifede kalmıştır. Ev Hapsinde tutulduğu, Erenköy'deki evi şu an Müze halindedir... Kazım Karabekir'in eşi İclal hanımdan Emel, Hayat ve Timsal adında 3 kızı olmuş, bunlardan sadece en küçük kızı Timsal hanım hayattadır. ( d:1941 ) İstiklal Harbimizde unutulmaz bir yeri olan ama unutturulmaya çalışılmış olan bu kumandanımızın hatıraları okunursa, ( İstiklal Harbimiz YKB yayınları ) İstiklal Harbimizin ( Milli Cidal / Milli Mücadele ) esaslarının anlaşılması daha kolay olacaktır. Yine Merhum Karabekir Paşa ile alakalı değerli bilim adamı tarihçimiz Sayın Cemil Koçak, tarihçi Sayın Mustafa Armağan ve bir çoklarının, çok güzel eserleri vardır okunacak.

Bu vesile ile Merhum Kazım Karabekir’i rahmet ve saygıyla anıyorum. ( Mustafa Albayrak 27 Ocak 2019 )

Yorum Yazın