Ufuk COŞKUN

Ufuk COŞKUN

Mail: ufukcoskunn@gmail.com

Kutuplaşma mı dediniz?

2009 yılında Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesinde bir maden ocağında meydana gelen ve 19 vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan göçük faciasında; Kemal Kılıçdaroğlu, "Başbakan toplumu kutuplaştırmış durumdadır. Bu baskıyı yargıda, medyada, sivil toplum örgütleri ile işçi ve sendikaların üzerinde görüyoruz. Sayın Başbakan ‘Tiran anlayışıyla’ ülkeyi yönetiyor… “ şeklinde devam eden ifadeleriyle taziyelerini bildirmişti.

Dış basın da kutuplaşmanın kaynağını bulmuştu. Örneğin, İngiliz Financial Times "Zaptedilemeyen Erdoğan bölünmüş bir Türkiye’ye başkanlık edecek" başlıklı makalesinde; Başbakan Erdoğan'ın siyasi söylemleri ve tavrının ülkede kutuplaşmaya yol açtığını dillendiriyordu.

Ocak 2013’de New York Times gazetesinin internet sitesinde, International Herald Tribune’de David Rohde imzalı yayımlanan bir makalede; Türkiye’nin Ortadoğu’ya liderlik yapmak yerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “yeni bir hoşgörüsüzlük standardını tesis ettiği, siyaseti kutuplaştırdığını, muhalif seslerini susturduğu” öne sürülüyordu.

Washington’da Freedom House Avrasya Programları Direktörü Susan Corke ise; “Ülkesi için en iyisini arayıp bulmak yerine, acımasızca gücünü artırma ve Türk toplumunu fay hatları üzerinden kutuplaştırma yoluna gitti. Gül’ü de susturdu” diyordu.

Hasan Cemal, Başbakan Erdoğan'ın toplumu kutuplaştırıcı üslubundan şikâyet ederek AKP'li siyasetçilere "Yok mu aranızda bu tehlikeli gidişe dur diyecek, Erdoğan’ı uyaracak sağduyu sahibi, vicdan sahibi insanlar?" diye soruyordu.

Geçenlerde suskunluğunu bozan Abdullah Gül, “Siyaset diline hakim olan nefret söyleminin tehlikesi umarım artık fark edilir” diyordu. Davutoğlu ise; “Kutuplaşma ve gerilimin bir an önce geride bırakılmasını” önerdi.

Toplumda gerginliği azaltmaya yönelik yapılan aklıselim açıklamaları ve sağduyulu yaklaşım sergileyenleri muaf tutarak “kutuplaştırma” algısının neden üretildiğine odaklanalım. Çünkü birileri ısrarla bunun nedenini Erdoğan olarak takdim etmekte ısrarcı.

İktidara geldiği günden beri gözler Erdoğan’ın üzerinde. Hiç kuşku yok ki bunda Erdoğan’ın ülkeyi tek kutuplu vesayetçi rejimin kontrolünden çıkararak, tüm farklılıklarımızla birlikte hem Ortadoğu’da hem de kendi içinde güçlü, zengin, demokratik ve bağımsız bir ülke haline getirmek için verdiği mücadelenin önemli bir payı vardır.

Bu yüzdendir ki en başından beri hem içeride hem de dışarıda “ülkedeki gerilimin, ayrışmanın kutuplaşmanın tek sebebi Erdoğan'dır” şeklinde devam eden bir algı üretiliyor.

Bu ülkede uzun yıllar farklı kesimleri ötekileştiren, dışlayan, yok sayan, dindar kızları başörtüsü yüzünden en temel insani haklarından mahrum bırakan, insanlara kamu kurumlarında üçüncü sınıf insan muamelesine tabi tutan, bürokratlarına seçilmişlere ayar verdirten tek kutuplu eski Türkiye rejiminin hakim olduğu yıllarda neden kimse kutuplaşıyoruz/ayrışıyoruz çıkışları yapmadı?

O dönemler ülkemiz, zengin, bağımsız, özgür, teknolojinin zirve yaptığı bir ülke durumunda mıydı?

Bana kalırsa asıl neden; muhafazakâr dindar insanların yönetimde söz sahibi olmasıyla alakalı. Ne zaman bu insanların eliyle tüm farklı kesimlere hak ve özgürlükler tesis edilmeye başlandı yani özgürlükçü, çok kültürlü farklı bir kutup oluşmaya başladı işte o vakit kutuplaşmadan ve çatışmadan bahseder olduk.

Bu algının sahipleri de eski Türkiye rejiminden menfaat temin eden, çıkar elde eden, güç devşiren kesimlerdi. Oysa gerçek; ülkenin tek kutuplu vesayetçi, tek-tipçi bir zihniyetin tekelinden kurtulması ve dindar insanların yönetimde ben de varım demesi meselesidir. Anlayacağınız bu durum bir kutuplaşma değil bilakis demokratikleşmedir.

“En büyük dileğim başı kapalı kızlarımızla, başı açıkların el ele dolaştığı bir üniversite, bir ülkedir. Bunu çözmek en büyük aşkımdır” dediği için partisini kapatmaya çalıştıkları bir adam mı ülkeyi kutuplaştırdı?  Son on yıldır her konuşmasında “Biz bu ülkede, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Romanıyla, Boşnağıyla bir olacağız, beraber olacağız, diri olacağız, zengin olacağız. Sizleri Allah için seviyorum diyen bir lider mi bizleri ayrıştırdı?

Tüm farklılıklarımızla birlikte huzur içinde yaşayacak olduğumuz demokratik ve adil bir ülkenin tesis edilmesinden rahatsız olanların engelleme girişimleridir bunlar. Oysa bizler her kesimden insanlarla inadına birlik olacağız. Bu alanda topyekûn mücadele edeceğiz.

Yorum Yazın