Elif E. BAYRAKTAR

Elif E. BAYRAKTAR

Mail: elif.alaca@hotmail.com

Okullarda Evrim-I

Bir öğrencisi Celal Şengör’e, “Dünyanın yaratılışını bir tesadüf olarak mı görüyorsunuz?” şeklinde bir soru soru soruyor. Cevap; “Evet, tesadüf olarak görüyorum.” “Peki, ya orada oturuyor olmanız…” Cevap değişmiyor. “Evet, bu da bir tesadüf.”

 

Darwinizm’e göre bilim ve tesadüf kelimeleri yan ya gelebilir. Çünkü Darwinizm bilimden öte, materyalizm adına savunulan ahir zamanın en önemli felsefesi. Devletin kurumlarıyla bu sapkın felsefenin savunulması ise kabul edilemez. Bu yüzden eğitim sistemimizde radikal düzenlemeler yapılması ülkemizdeki en hayati konulardan biri.

 

Darwinizm'den, bilim tarihindeki diğer geçersiz teoriler gibi vazgeçilmesi gerekiyor. Ancak okullarımızdaki ders kitaplarında, halâ evrimi bir bilimsel gerçek gibi kabul eden açıklamalar yer alıyor, biyolojinin tüm konuları evrimci bir bakış açısı ile sunuluyor. Bilimsel olarak geçersizliği kanıtlanmış köhne evrimci iddialar, çocuklarımıza ve gençlerimize bilimsel gerçekler gibi anlatılıyor.

 

2022'de düzenlenen Uluslararası Bilimin Işığında Yaratılış Kongresi’nin sonuç bildirgesinde de ifade edildiği gibi;

 

“Kâinatın ve insanın yaratılışını anlamada sadece fen bilimleri yeterli değil... Günümüz bilim camiasında kâinattan elde edilen bilgilerin takdiminde yaratıcı gizleniyor. Bilim dili olarak kültür değerlerimizle uyumlu bir dil kullanılmalı.”

 

Darwinizm neden mi bilimsel değil? Kısaca şu dört sebeple;

 

Canlılık, asla evrim teorisinin iddia ettiği gibi cansız maddenin içinden tesadüfler sonucu doğamaz.

 

Doğada canlı türlerini birbirine dönüştürebilecek bir mekanizma yoktur,

 

Fosil kayıtları, canlı türlerinin birbirine dönüştükleri iddiasını geçersiz kılar.

 

Evrim teorisinin "dolaylı delilleri" sayılan "homoloji" (benzerlik), embriyoloji, körelmiş organlar gibi iddialar geçersizdir ve spekülasyondan ibarettir.

 

Son yıllarda ortaya çıkarılan her yeni bulgu, evrim teorisinin bir yalan ve aldatmacadan ibaret olduğunu ortaya çıkardı. Yaratılış ise apaçık bir gerçek olarak ve tüm kanıtlarıyla gözler önünde. Bilim, tüm evreni Allah'ın yoktan yarattığını, evrim teorisinin ise bilimsel hiçbir değerinin olmadığını açıkça kanıtladı.

 

Bütün bu gerçeklere rağmen materyalist güçlerin denetimindeki medya ve akademik kaynakların telkinleri öylesine etkili ki, evrim teorisi bir tabuya dönüştü. Evrimi inkâr etmek hatta eleştirmek, bilimle çelişmek gibi gösteriliyor.

 

Batının popüler bilim dergileri ve onların yerli taklitleri, insanların evrim teorisini benimsemesi amacıyla yapılan propagandanın öncüleri. Bilimsel kaynaklar, ansiklopediler ve biyoloji kitaplarının bu konudaki rolü de görmezden gelinemez. Eski bir evrimci olan Douglas Dewar, evrim ile medya arasındaki önemli ilişkiye şöyle dikkat çekiyor:

 

"Evrimcilerin basını ele geçirmelerinin önemini pek az insan kavramıştır. Bugün pek az dergide evrim teorisini reddeden makale çıkar. Hatta dini dergilerin bile birçokları, insanın hayvan soyundan geldiğini kabul eden modernistlerin elindedir... Genel konuşursak bütün gazetelerin yazı işleri müdürleri, evrimi ispat edilmiş bir olgu olarak bilmekte ve teoriye karşı çıkan herkesi de cehalet ve delilikle suçlamaktadırlar... Yayınevleri, yürürlükte olan bir teoriye karşı çıkıp da üzerine hücumlar toplayacak veya rağbet görmeyecek bir kitabı basmazlar... Böylece halk, meseleyi tek yönlü olarak öğrenir. Normal bir insan, evrim teorisini, yerçekimi kanunu gibi ispat edilmiş bir gerçek olarak bilmektedir." (1)

 

Aşamalı bir evrim sürecini açıklayabilmek için bazı kanunlar ve genetik bilginin gelişmesini sağlayan bazı sistemler olmalı. Bilimsel çalışmalar sonucunda elde edilen bulgular, bu olgunun söz konusu olmadığını doğruluyor.

 

Evrimi kanıtlamak için geçmişte yaşamış ve ara geçiş formu denebilecek canlıların milyarlarca fosili bulunmalı. Hatta bugün bile, evrildiği iddia edilen canlının özelliklerinin bir kısmını taşıyan,  oluşumlarını tamamlamamış çok fazla sayıda ara geçiş canlıları görülmeli. Yapılan kazılar sonucu elde edilen fosiller ve fosil kayıtları, farklı canlı türlerinin birbirlerinden bağımsız olarak, özgün yapılarıyla ve aniden ortaya çıktıklarını gösteriyor. Yaratılış, her canlı grubu için ayrı ayrı gerçekleşmiştir.

 

Fosil kayıtlarının yanı sıra, laboratuvar çalışmalarında da bir canlı türünün diğer bir canlı türüne dönüşebileceğinin kanıtları bulunmalı. Mutasyondan yarar gören canlılara rastlanmalı, bu mutasyonların sonraki nesillere aktarılıp, o türe yeni bir özellik kazandırdığı görülebilmeli. Deneyler sonucunda, canlıya yarar sağlayan enzim ve hormon gibi moleküllerin üretilmesini sağlayacak genetik bilginin, o canlının genetik yapısına eklenmesi mümkün olabilmeli.

 

Amerika Doğa Tarihi Müzesi'nden evrimci Niles Eldredge ve Ian Tattersall, fosil kayıtlarıyla ilgili şunları söylüyorlar:

 

“Ayrı türlere ait fosillerin, fosil kayıtlarında bulundukları süre boyunca değişim göstermedikleri, Darwin'in Türlerin Kökeni'ni yayınlamasından önce bile paleontologlar tarafından bilinen bir gerçektir. Darwin ise gelecek nesillerin bu boşlukları dolduracak yeni fosil bulguları elde edecekleri kehanetinde bulunmuştur. Aradan geçen 120 yılı aşkın süre boyunca yürütülen tüm paleontolojik araştırmalar sonucunda, fosil kayıtlarının Darwin'in bu kehanetini doğrulamayacağı açıkça görülür hale gelmiştir… Bu, fosil kayıtlarının yetersizliğinden kaynaklanan bir sorun değildir. Fosil kayıtları açıkça, söz konusu kehanetin yanlış olduğunu göstermektedir. Türlerin şaşırtıcı bir biçimde sabit oldukları ve uzun zaman dilimleri boyunca hep statik kaldıkları yönündeki gözlem, "kral çıplak" hikâyesindeki tüm özellikleri barındırmaktadır: Herkes bunu görmüş, ama görmezlikten gelmeyi tercih etmiştir. Darwin'in öngördüğü tabloyu ısrarla reddeden hırçın bir fosil kaydı ile karşı karşıya kalan paleontologlar, bu gerçeğe açıkça yüz çevirmişlerdir.” (2)

 

İşte, Darwin'in evrim teorisi, aslında bütün imkânsızlıkların yeteri kadar bilindiği ama kasıtlı olarak görmezden gelindiği bir ortam içinde gelişti. Türler üzerinde rastgele etkilerle faydalı genetik değişiklikler meydana gelmesi, bunların soylara aktarılması ihtimali bilimsel olarak imkânsız. Fosiller de, böyle bir değişimi reddediyor, milyonlarca yıl boyunca yaşamış olması gereken ara fosil örneklerinden tek bir tanesini bile veremiyor.

 

O halde, evrim teorisi nasıl ayakta tutuluyor?

 

Evrim teorisini ayakta tutan sebepler bilimsel değil ideolojik çünkü. Bilimsellik, ortaya atılan hipotezin delillendirilerek kuram haline dönüşmesini gerektirir. Ancak evrim teorisi için bu geçerli değil. Teori, delilleriyle desteklenmediği halde ders kitaplarındaki yerini koruyor, medyada en aldatıcı haberlerle sunuluyor. Adeta "değiştirilemez, hakkında aksi bir karar alınamaz" mantığıyla korunmaya çalışılıyor. Bunun tek sebebi, evrim teorisinin bilimsel bir tez değil, dogmatik bir inanç olmasıdır. Darwinizm'le mücadele, bilime açılmış bir savaş değildir. Darwinizm bir ideolojidir; ideolojisi yukarıda da belirttiğim gibi, Allah'ın varlığını ve yaratışını inkâr üzerine kurulmuştur.

 

Gelecek ay bazı güzel gelişmeleri paylaşarak bu konuya devam etmek istiyorum.

 

 

 

Dipnotlar:

1.D. Dewar, İnsan; Özel Yaratık, syf 103, 104

2.N. Eldredge, and I. Tattersall, The Myths of Human Evolution, Columbia University Press, 1982, s. 45-46

 

Yorum Yazın