Şimdi Hesap Zamanı
16 Haziran 2025, Pazartesi 23:08 78 kez okundu.Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. Her bir nefse yaptığının tam karşılığı verildi. O, onların işlediklerini daha iyi bilendir. (Zümer Suresi, 68-70)
Dünya üzerinde yaşamış tüm insanlar, hesap günü diriltilirler. Ancak inkârcılar, küfür içinde yaşayanlar için o an oldukça zorlu bir zamandır. Diriliş anında, "Uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman’ın va'dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş." (Yasin Suresi, 52) diyerek şaşkınlıklarını dile getirirler.
Ardından gözleri yuvalarından fırlar ve "Eyvahlar bize, biz bundan tam bir gaflet içindeydik, hayır, bizler zalim kimselerdik" (Enbiya Suresi, 97) derler korku içinde. Ağızlarından çıkan "Eyvah" sözü büyük pişmanlığın ifadesidir. Dünya hayatında kendilerini uyaran insanların doğru söylediklerini, ölümle birlikte yok olmadıklarını, yeniden dirilişin gerçek olduğunu, uyarıldıkları her şeyin başlarına geleceğini kavrarlar.
Dünya hayatında Allah'ın rızasını kazanmayı ve O'nun azabından sakınmayı hiç düşünmemişlerdir. Allah'ın gücünün ve varlığının delilleri apaçıkken onlar yüz çevirmişlerdir. Dahası Allah, eşsiz merhametiyle onlara zaman zaman hatırlatmalarda da bulunmuş, hoşnutluğunu kazanmanın yollarını da göstermişken... Kaçırdıkları fırsatları düşündükçe pişmanlık duyguları daha da şiddetlenir. Ellerini ısırarak şöyle derler: "Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım, vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim. Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kur'an'dan) saptırmış oldu." Şeytan da insanı yapayalnız ve yardımsız bırakandır. (Furkan Suresi, 27-29)
Dünya hayatında çok değerli gördükleri çocuklarından, eşlerinden ve anne babalarından kaçarlar. Ne akrabalık ne de dostluk bağları kalmıştır. Yaşadıkları korku öyle şiddetlidir ki, Allah'ın azabından kurtulabilmelerine karşılık çocuklarını, eşlerini ve kardeşlerini fidye olarak vermeyi bile isterler. Ancak hayır; hiçbiri kabul edilmez. Bugün tüm bu çabalar sonuçsuzdur.
Onların korku ve dehşet içinde yaşadıkları o an, müminlerin coşkuyla bekledikleri andır. Yüzleri, inkârcıların "toz bürümüş, karartı sarıp kaplamış" yüzlerinin aksine apaydınlıktır ve onlar sevinç içindedirler.
O gün sahip olunan en değerli şey, Allah rızası amacıyla yaptıkları salih amellerdir. Dünyada yığıp biriktirenler, servetlerini Allah yolunda harcamayanlar, bugün yoksuldurlar.
Ahiretten yana kuşkuda olduklarından, dünyada nefislerinin bencil tutkularını gözetmiş, mal yığıp biriktirmiş ancak şimdi hazırlıksız yakalanmışlardır. Bugün ise "mü'mini kâfirden, haklıyı haksızdan ayırma" günüdür. (Saffat Suresi, 21)
Allah'ın kendilerine bir kavuşma zamanı tespit etmediğini zannedenler, Rablerine sıra sıra sunulurlar. Önlerine kitap konulur. Tüm suçlu-günahkârlar dehşet ve korkuya kapılırlar. "Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp her şeyi sayıp-döküyor?" (Kehf Suresi, 49) derler. Vicdanlarını susturarak yaptıkları nankörlükler ve kötülükler ortaya dökülür. Yapıp ettiklerine kendileri de şahit olurlar.
Küfrün, ölüm melekleri tarafından yüzlerine ve sırtlarına vurularak canlarının alınmasıyla başlayan "beli büken işler" zincirleme devam eder. Onları şimdi bir yıkım daha beklemektedir. Kitapların verildiği an... Müminler kitaplarını sağ taraftan alırken, kitapları sol taraftan verilen suçlu günahkârlar o anda toprak olmayı dilerler.
Nebe Suresi'nde, pişmanlık içinde, "Bana keşke kitabım verilmeseydi", "Hesabımı hiç bilmeseydim", "Keşke ölüm her şeyi kesip bitirseydi", "Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim" dedikleri bildirilir. Dünyadayken yakınlarının arasında sevinç içinde olan, Rablerine dönmeyeceklerini zanneden bu kişiler, en şiddetli pişmanlığı yaşar, yok olmayı çağırırlar.
Şimdi hesap anıdır. Tüm insanlar dünyada yapıp ettiklerinden sorgulanacaklar ve haklarında hüküm verilecektir. Müminler kolay bir hesaba çekilirler ancak onların hesabı son derece zorlu olur. Allah'ın, Kur'an'la bildirdiği emirlere uyup uymadıklarıyla, erteledikleriyle, göz ardı ettikleriyle, nankörlükleriyle kısacası gaflet içinde tükettikleri hayatları ile ilgili olarak sorgulanırlar. Dünya hayatında Allah'tan uzak hayat sürmelerine mazeret olarak söyledikleri samimiyetsiz sözleri burada söyleyemezler. Çünkü özür beyan etmelerine izin verilmez; o gün sesler kısılmıştır.
Müminlerin yaşadıkları neşe ve mutluluğu gördükçe, küfür daha da büyük bir pişmanlık duyar. Çünkü dünyadayken müminlerle alay etmiş, onları "düşük akıllı" olarak nitelendirmiş ve onların çağrılarından yüz çevirmişlerdir.
Artık, Kur'an'ın ifadesiyle "duyarlı teraziler" ortaya konur. Allah'ın sonsuz adaleti tecelli eder; hiç kimse hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa teraziye getirilir. İnsanlar kitaplarındaki amellerine göre sonsuz cennete ya da sonsuz cehenneme girerler. Müminler için sonsuz kurtuluş ve mutluluk yurdu cennetin kapıları açılır. Melekler onları "selam"la karşılarlar. Nankörler ise kazandıkları dolayısıyla müstahak oldukları yeri dehşet içinde anlar, korkuyla titrerler.
İşte, kimin tartıları ağır basarsa, artık o, hoşnut olunan bir hayat içindedir. Kimin tartıları hafif kalırsa, artık onun da anası (son durağı) "haviye"dir (uçurum). Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir? O, kızgın bir ateştir. (Kaari'a Suresi, 6 –11)
Duam: Allah bizleri azabından beri tutsun, ayaklarımızı kaydırmasın… Ve gök kubbenin sahibi Rabbimiz, ahiretten önce zalim Siyonist katillerin demir kubbelerinin başlarına yıksın. Bombalarla parçaladıkları, yaktıkları, anne babasız bıraktıkları masum çocukların intikamını alsın. Ahiret azabının benzerini dünyada da yaşatsın. Bizleri de şahit kılsın!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum