İstanbul
21 Ekim, 2025, Salı
  • DOLAR
    41.95
  • EURO
    49.02
  • ALTIN
    5718.1
  • BIST
    10.209
  • BTC
    111039.72$

Taklidî İmandan Tahkikî İmana

20 Ekim 2025, Pazartesi 20:17 124 kez okundu.

Kişinin, iman esaslarını araştırmadan, sadece çevresinden, ailesinden ya da yaşadığı toplumdan duyup kabullenmesi taklidî imandır. Kişi inanır ama neden inandığının tam olarak bilincinde olmaz. İnancı güçlü görünse de, şüphe ve itirazlar karşısında sarsılabilir. İmanı, “Annem-babam böyle dedi” veya “Herkes böyle inanıyor” anlayışına dayanır.

 

Bir çocuk mesela, ailesi Müslüman olduğu için Müslüman olur; ama neden namaz kıldığını, niçin Allah’a inandığını bilmezse, bu taklidî imandır.

 

Tahkikî iman ise kişinin, iman ettiği hakikatleri düşünerek, delilleriyle kavrayarak inanmasıdır.

 

Kişi, Allah’ın varlığını ve birliğini akıl, kalp ve bilgiyle kavrar. İmanı, sadece alışkanlık değil, bilinçli bir tercihtir. Şüphe ve inkâr karşısında kolayca sarsılmaz; sağlam bir temele dayanır.

 

Tahkikî iman; kâinatın düzenini, canlılardaki mükemmelliği, Kur’an’ın hakikatini düşünerek iman etmektir.

 

Taklidi değil, tahkiki iman esastır. İnsanlara öncelikle namazı nasıl kılacağını değil, neden kılacağını, orucu nasıl tutacağını değil neden tutacağını anlatmalı. Zamanın en büyük sorunu iman zafiyetidir. Üstada göre bu zamanda iman hakikatlerinin birinci maksat, birinci vazife, asıl amaç olması gerekir. Bunun dışındaki şeyler ikinci, üçüncü, dördüncü derecededir. Temel mesele; insanın kendisini, diğer varlıkları ve kâinatı iman ekseninde algılamasıdır. En önemli görev bunu sağlamaktır...

 

Rabbimizi bize tarif eden üç büyük tercüman olduğunu söyler Üstad. Bunların biri kâinat kitabı, diğeri Peygamber(asm) ve bir diğeri de Kur’an’dır.

 

"Eğer aklın evhamda boğulmamış ise anlarsın ki; bir kelime-i kudreti, mesela balarısını, ekser eşyaya bir nevi küçük fihriste yapmak; ve bir sahifede, mesela insanda, şu kitab-ı kainatın ekser (daha çok) meselelerini yazmak; hem bir noktada, mesela küçücük incir çekirdeğinde, koca incir ağacının programını derc etmek (içine almak) ve bir harfte mesela kalb-i beşerde, şu alem-i kebirin safahatında (safhalarında) tecelli ve ihata eden (içine alan, kuşatan) bütün esmasının asarını (eserlerini, izlerini) göstermek ve bir mercimek tanesi kadar mevki tutan kuvve-i hafıza-i insaniyede bir kütüphane kadar yazı yazdırmak ve bütün hadisat-ı kevniyenin (varlıkla ilgili olayların) mufassal fihristesini (izahlı, geniş malumatlı fihristini) derc etmek (içine almak), elbette ve elbette Halık-ı Küll-i Şey’e has ve bu kainatın Rabb-i Zülcelali’ne mahsus bir hatemdir (mühürdür)."

 

Şöyle diyor Abdulkadir Geylani:

 

Ey Evlad! Kainatın her zerresinde Allah’ın güzel sanatı vardır. Bu güzel sanatların her biri Hakk’a vardıran delillerdir. Bu delillere yapışan herkes Hakk’a varabilir. Derin düşüncelere dal. Düşüncen derinlere kök saldıkça yükselirsin ve yücelirsin.”

 

Taklidî iman bir başlangıçtır ama asıl amaç tahkikî imana ulaşmaktır. Çünkü gerçek huzur ve güven, neden inandığını bilen bir kalpte olur. Kalp böyle mutmain olur.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum