İstanbul
01 Ocak, 2026, Perşembe
  • DOLAR
    42.97
  • EURO
    50.57
  • ALTIN
    5974.2
  • BIST
    11.22
  • BTC
    88363.844$

Taraklı: Bozulmamış Kasaba, Bozulmamış İnsanlar

31 Aralık 2025, Çarşamba 22:38 124 kez okundu.

Bu bir gezi yazısı oldu sanki. Aslında tarzım değil. Ama dört günlük bir tatilin ardından Taraklı’dan bu kadar pozitif dönmüşken, içimde birikenleri yazmadan duramadım. Çünkü bu yazı, bir yerden çok, bir hâlin yazısı.

 

Sakarya’ya bağlı Taraklı ilçesi, pek çok televizyon reklamında doğal güzellikleri ve tarihiyle karşımıza çıkan bir yer. Osmanlı mimarisini taşıyan dar sokakları ve ahşap evleriyle biliniyor. En az üç yüz yıllık geçmişe sahip, ihtişamlı konakları var. Çoğu üç asrı devirmiş. Yüzden fazla tarihi ev aslı bozulmadan restore edilip yeniden hayata katılmış. Bunlar bilinen tarafı. Ama Taraklı’yı Taraklı yapan, bence taşından toprağından, mimarisinden önce insanı.

 

Kaldığım otelden merkeze doğru yürürken, tertemiz dağ havasıyla birlikte içime dolan şey sadece oksijen değildi. Sanki görünmeyen bir huzur hattı vardı ve o hat insanın ruhuna dokunuyordu. İnsanın aklına, pozitif enerji ağı olarak kabul edilen ley hatlarının buradan geçip geçmediği sorusu geliyor.

 

İnsanlar insana yakın. Esnaf samimi. Daha dükkânın kapısından içeri adım atmadan gülümseyerek karşılanıyorsunuz.  Burada gülümsemeyen tek bir esnafa rastlamadım.

 

Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı Gençlik Merkezleri, neredeyse her gün dünyanın dört bir yanından üniversite öğrencilerini buraya getiriyor; farklı dillerin, kültürlerin ve genç enerjinin aynı mekânda buluşmasına vesile oluyor.

 

Dindar bir toplum. Ama bunu sloganla değil, hâl ile yaşıyorlar. Verdiği güveni ve rahatlığı iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Selam vermeden geçen yok. Aslında herkesle konuşmak istiyorsunuz; çünkü konuşmak insana iyi geliyor burada.

 

Üç cami var Taraklı’da. Üçü de tertipli, temiz ve sakin. Üç gün boyunca hepsinde huşû içinde namaz kılmak nasip oldu, şükür.

 

Eski konakların ve restore edilmiş evlerin birçoğu el sanatı ve yöresel ürünlerin satıldığı butik dükkânlara dönüştürülmüş. Nostalji sevenler için de sürprizler var. Yarım asır öncesinin çocukluk oyuncağı kuş lastiğiyle, sürekli çalarak büyüklerimizi kızdırdığımız mızıkanın, hatta çocukken bir türlü çeviremediğim topacın satıldığı bir dükkâna rastladık mesela. Zamanın ağır ağır aktığı bir yer burası.

 

Dolaşırken kapısı açık bırakılmış dükkânlar gördük. Araçların üzerinde anahtar bırakılabiliyor ve bu problem olmuyormuş. “Burada suç oranı çok düşüktür muhtemelen” diye arkadaşımla konuşurken, yöresel ürünler satan bir esnaf kadın duydu bizi. “Adliye vardı, ama görev düşmediği için kaldırıldı” dedi. Gülümsedik. Ama gülümserken içimiz biraz da burkuldu. Demek ki mümkünmüş.

 

İkinci gün, tavsiye üzerine bir esnaf lokantasında yemek yedik. Çıkışta, abdest için sıvadığı gömlek kollarını düzelten sahibi amcayla karşılaştık. Gülümseyerek “Afiyet olsun” dedi bize. Teşekkür edip hayırlı işler diledik. “Sahibi siz misiniz?” diye sorduk. Bir an duraksadı ve “Emanetçiyiz biz” dedi. O cümle, bütün seyahatin özeti gibiydi. Her şeyin emanet olduğunu hatırlattı bize.

 

Bu arada ne küçük marketlerde ne restoranlarda boykot ürünlerine rastladık. Coca-Cola ve Algida dolaplarına takılmadan kaldırımlarda yürümenin dayanılmaz hazzını birkaç günlüğüne de olsa yaşadık. Küçük çaplı belki ama kararlı bir duruş bu. Gösterişsiz ama net.

 

Zamanda yolculuk yapmış gibiyim. Hiç bozulmamış bir kasaba Taraklı. Ve umarım hiç bozulmaz.

 

Bugün son gündü. Çarşı esnafıyla —çoğunluğu kadın— vedalaştık. Dualarla uğurlandık. İnsan bazen bir yerden değil, bir hâlden ayrılır. Biz Taraklı’dan öyle ayrıldık.

 

Bu güzel insanlarla yeniden buluşmak dileğiyle…

 

 

Aralık 2025

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum