Elif E. BAYRAKTAR

Elif E. BAYRAKTAR

Mail: elif.alaca@hotmail.com

Zalimle İmtihan

"Mazlumun dostu zalimlerin düşmanı olunuz." Hz. Ali (ra)

Bu hafta internete üç ayrı mektup düştü. Zalime buğzumuzu, mazluma merhametimizi artıran...

Biri. 10 yaşındaki Filistinli Zeynep'in annesine yazdığı vasiyetti:

“Sevgili annem, ben çok korkuyorum, eğer hepimiz şehit düşersek bizi aynı mezara defnetsinler ki yanında uyumaya devam edeyim. Bir de anne, bana bayram elbisemi giydirsinler çünkü onları giyip mutlu olamadım.”

Gazzeli bir annenin mektubu ise adeta vasiyet gibiydi. Şu satırlardaki imana şahit olun. Ve annenin imanından kaynak bulan cesaretine:

“Bu beldede Allah'tan başka ilah olmadığına iman eden bir topluluk olduğunu anlatın.”

Bu da İsrailli asker annelerinin yayınladığı ve başbakan Netanyahu’ya seslendikleri açık mektup:

"Gazzeli sivillerin hayatını koruyacağız diye askerlerimizin hayatını tehlikeye atmayın. Gerekirse tüm Gazzelileri öldürün. Biz çocuklarımızı İsrail'i korusunlar diye askere gönderiyoruz, Gazzeli çocukları korusunlar diye değil"

En acımasız zalimlerin daha önce büyük zulümlere maruz kalmış mazlumlardan çıktığı söylenir, doğruymuş. Hitler’in zulmüne taş çıkartacak bir katliam uygulayan terörist İsrail’in Başbakanı Netanyahu ve diğer yöneticiler barış ve esenlik yurdu Filistin'i, bu mukaddes beldeyi kan ve gözyaşı ile kirlettiler. Arkalarında bu soykırımı türlü şekilde destekleyen devletler, sessiz kalan sivil toplum kuruluşları ve tüm suskunlar güruhu da bu vahşete ortak oldular. Siyonist vandallar, bu toprakları işgal süreci başlattığından beri bu topraklarda huzuru, mutluluğu ve Müslümanları yok etti.

Benzer, hatta daha da şiddetli zulüm bugüne kadar pek çok Müslüman toplumda yaşandı. Tarih boyunca kimi idareciler ya da toplulukların ileri gelenleri Allah’ın peygamberlerine, elçilerine ve onlarla birlikte olan müminlere acımasız baskılar uyguladı, işkenceler yaptı, yurtlarından sürdü ve türlü tuzaklar kurarak yollarından engellemeye çalıştı.

Bu konuda tarihteki en önemli örnek Firavun'du. Firavun Mısır’da muhteşem bir zenginlik içinde yaşarken, o dönemin müminleri olan İsrailoğulları’na şiddetli işkenceler yapmış, baskı ve zulüm uygulamıştı:

Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.(Bakara Suresi, 49)

Bakara Suresi’ndeki bu ayet çok önemli bir sır içeriyor. Zulmün, iman edenler için Allah'tan bir imtihan vesilesi olduğu sırrını... Geçmişte ve halen günümüzde tüm dünyada eziyet gören Müslümanlar Allah’ın imtihanına tabîler. Dünya üzerinde asıl amacı Rabbinin hoşnutluğunu kazanmak olan, sonsuz hayatında rahmetini ve cennetini kazanmayı dileyen ve bu yönde ciddi çaba gösteren bir mümin için tüm bu sınamalar ecir vesilesidir. Bu ‘göz açıp kapama süresi’ kadar kısa dünya hayatında, zorluk zamanlarında müminlerin gösterdikleri sabır ve tevekküllerinin, Allah katında çok üstün bir karşılığı olacaktır kuşkusuz. Geçmişte de birçok mümin topluluğun aynı sıkıntıları yaşamış olması, müminler için bir ölçüdür, Allah’ın sünnetidir.

Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. (Bakara Suresi, 214)

Allah tabii ki bizi imtihan edecek, sınayacak. O zaman vicdan kullanmayan kötülerle samimi Müslümanın bir farkı kalır mı? Mutlaka zorluklarla imtihan olacağız. Orada basit/sığ insanlar düşecek, mümin ayakta kalacak. Merhametsizlik, vicdansızlık yapacak mıyız yapmayacak mıyız; o yüzden biz buradayız. İmtihanın sebebi bu.

Dünyada imtihan oluyoruz, zorlu imtihanlardan geçiyoruz. Böyle dönemlerde iman edenler büyük imtihanlar yaşamışlar, ancak her zaman Allah’ın yardımı onlarla olmuştur. Dahası o yardım her zaman yakın olmuştur.

Allah’ın hak din olan İslam'ı bütün dinlere karşı üstün kılacağı müjdesi (Saf Suresi, 9), kuşkusuz tüm müminler için çok büyük şeref. Ancak bu büyük şeref, büyük bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Her Müslümanın mücadele yapabilecek kararlılığa ve cesarete sahip olması gerekli. Zayıf bırakılanların durumu asla unutulmamalı. Masum ve savunmasız insanlar açlık ve sefalet içinde yaşarken, insanlar eziyet ve işkence görürken vicdanlı insanlar bunları görmezden gelemez.

"Benim elimden ne gelir?" şeklinde düşünmek hatadır. Kur'an ahlâkını yaşamaya çalışan, insanlık onuru taşıyan her insanın yapabileceği bir şey var. Siyonist küresel sermaye ürünlerini boykot, zalime karşı uyarmak, mazlumlar için dua ve çevremize bunları hatırlatmak; bu acımasızlıkların son bulması için yapabileceklerimizin önemli adımları.  Biz her durumda başkaları ne yapıyor ne yapmıyor bakmadan sorumluluk üstlenip elimizden geleni yapmalıyız. Elimizle, dilimizle, kalbimizle; hangisine ne kadar güç yetirebiliyorsak artık.

Zulme rıza göstermek, engel olmak için çaba göstermemek de zulme ortaklıktır. Bizim tarafımız belli olsun, mazlumların yanı olsun. Biz seferle sorumluyuz, Takdir ettiği sonucu yerine getirecek olan Allah'tır, biz değil. Tüm dünyadaki vicdanlı insanların birlik ruhuyla gösterecekleri çaba zulmü giderir, Allah’ın dilemesiyle başarıya ulaşır.

Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size.(Enbiya Suresi, 18)

 

 

 

Yorum Yazın