Ufuk COŞKUN

Ufuk COŞKUN

Mail: ufukcoskunn@gmail.com

7 Haziran Seçimlerini Neden Hatırlattım?

Türk halkının demokrasi, özgürlük ve istiklal yürüyüşü devam ediyor. Eşkıyalar yol kesmeye teşebbüs etseler de bu yürüyüş kesintisiz devam edecek.

27 Mayıs 1960 gece baskınıyla devleti ele geçiren çeteler, bugün de aynı yöntemlere yeltense de, kirli ittifaklar kurulsa da, Hırvatistan otellerinde CIA ajanlarıyla cirit atan kimileri, türlü ihanet sözleşmeleri imzalasa da artık başarılı olmaları pek mümkün gözükmüyor.

Darbeleri “devrim” diye benimseyen bir muhalefetin de halktan destek görmesi de artık mümkün değildir.

Darbecileri “kurucu Meclis” e 49 üye vererek darbeyi meşrulaştıran CHP, bu geçmişi ile ülkemizin yüz karasıdır. Geçmişi ile yüzleşmediği, halktan idam edilenlerden, onların ailelerinden, mağdurlardan özür dilemediği sürece de alnına sürülmüş bu kara leke ile ebediyen yabancı bir parti olarak anılmaya müstahak olacaktır.

Millet, son on altı yıldır, iktidar partisine, AK Parti’ye değil aynı zamanda güçlü bir muhalif söylemi olan AK Parti’ye oy vermiştir. Bu ülkenin hatta dünyanın en güçlü muhalefet lideri Recep Tayyip Erdoğan’dır.

2015’te yazdığım bir yazıda AK Parti’nin sistem karşıtı bir parti olarak doğduğunu ifade etmiştim.Dolayısıyla AK Parti hazımsızlığının yegâne nedeni; liderinin dindar, muhafazakâr ve aynı zamanda yerli, özgün ve medeniyet perspektifli millet lehine bir siyaset üretiyor olmasından kaynaklanmaktadır.

Erdoğan yıllardır ülke siyasetini esir alan uluslararası baronların düzenini/rahatını bozan bir liderdir. Bilindiği gibi Batı, Osmanlının tasfiyesinden sonra Türkiye'yi kontrol altında tutmak ve aynı zamanda İsrail’in güvenliğini sağlamak ve geleceğini garanti altına almak için ciddi bir ayar değişikliği yapmıştı.

Bunlardan en mühimi Türkiyelilerin kadim medeniyetiyle ve ilim irfan birikimiyle olan temasları kesilmek istenmesiydi. Diğer taraftan bin yıldır kurulan kadim ittifaklar, dostluklar bertaraf edildi. Türkü, Kürdü, Ermeni'si, Arabı, Alevi'si, Sünni'si ne kadar farklı etnik kimlik, inanç ve mezhep grubu varsa aralarındaki bağ koparıldı.

Kısacası ortak akıl, ortak vicdan ve ortak idrak ayarlarımızla fena oynadılar. Her on yılda bir yapılan darbelerle de bir taraftan irtica bahanesiyle dindarlar diğer taraftan bölücülük bahanesiyle Kürtler ve diğer farklılıklar ecnebi unsurların yörüngesinde faaliyet yürüten siyasetçiler ve medya organları marifetiyle dirençleri kırıldı.  Anlayacağınız tüm farklı kesimler bir daha bir araya gelemesin diye ne gerekiyorsa yapıldı.

      Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye

Türk milleti, Erdoğan liderliğinde ancak son on yıldır içinde yaşadığı ülkenin değer yargılarıyla bir bağ kurmaya başladı. Bugün elinde birası, Mozart dinlerken milletin değerlerini aşağılayan, beyni sulanmış, entelektüel melekeleri dumura uğramış aptal bir zümrenin tüm yobazlığına ve kışkırtmalarına rağmen Anadolu insani irfanı bir duruş sergilemektedir.

Erdoğan, bu coğrafyanın farklı farklı düşünen ve inanan renklerine yıllardır net bir mesaj veriyor. Bu mesaj tam olarak şudur; “Rengin, ırkın, dilin, inancın ve mezhebin artık bizim için bir önemi yok çünkü KÜRESEL saldırı hepimize yönelik, insanlığımıza, kardeşliğimize yönelik… Kimsenin ne olduğuna bakılmıyor, insanlaşma, özgürleşme ve demokratikleşmeye karşı tüm bu engelleme operasyonları... Bu bakımdan bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, büyük düşüneceğiz…”

Bizlere yaşam hakkı tanımayan, kendine bağımlı tek bir renkten imparatorluk kurmaya niyetli bu emperyalist küresel düzene ve içerideki işbirlikçilerine karşı hep birlikte “bizi birbirimize kırdıramazsınız” dememiz gerekiyor. Hem de böyle bir zamanda. Üstelik tam bir kararlılıkla ve samimi bir birliktelikle bunu başarmak durumundayız.

7 Haziran seçimlerinden sonra FETÖ’nün sevinç çığlıklarını hatırladınız mı? Küresel çetenin lejyonerleri oluşan bu tablo karşısından hemen kollarını sıvamış ve MHP-CHP-HDP koalisyonu için ciddi bir savaş vermeye başlamışlardı.  MHP Genel Merkez Binası yolgeçen hanına dönmüştü. PKK'yı silah  bıraktırmaya varana kadar bir dizi ikna turlarıydı bunlar. Ardından da CHP ve AK Parti koalisyon projesi.

Medya organlarında da bu koalisyonunun gerekli ve elzem olduğu sıklıkla vurgulanıyordu. Örneğin FETÖ destekçisi yazarlar; "Muhalefet partilerinin AKP ile koalisyonu tümden reddetmesi, farklılıklarını bir yana koyarak halkın acil beklentilerine cevap vermesi en akıllı tercih olur" diyorlardı.

Çünkü onlara göre; "CHP ve MHP'nin kurduğu bir koalisyonu HDP destekleyecek böylelikle yolsuzluklardan hesap sorma gibi konular gündeme getirilecekti.”

 Asıl büyük plan AKP-CHP koalisyonu üzerine kurulmuştu. Düşünün, Ahmet Hakan bile Milli Görüş çizgisinden sapmamış, Fazilet’in ardından AK Partili olmuş, Tayyip Bey’e sevgisi saygısı büyük, namazında abdestinde klasik bir muhafazakâr ve tipik bir AK Partili olan annesinin, alt komşusu olan hızlı Atatürkçü, babası CHP ilçe başkanlığı yapmış, “laikçi teyze” diye nitelendirebileceğimiz bir hanımefendi ile çay sohbetinden yola çıkarak AKP-CHP koalisyonunu kurmuştu bile! Hey gidi ülkemin yazarları…

Bereket versin Devlet Bahçeli ile Erdoğan kafa kafaya verip ülkeyi erken seçime götürdüler de bu büyük tehlikenin eşiğinden dönmüştük.

      7 Haziran seçimlerini neden hatırlattım? Seçimler yaklaşıyor ya “aman dikkat” demek için…

Türkiye, Erdoğan liderliğinde Ortadoğu'da istikrar bırakmayan, İslam ülkelerini kana bulayan, bizleri de yıllardır kontrol altında tutan ülkelere meydan okuyarak hep mazlum halkların yanında yer aldı. Bir taraftan da yıllardır bizi birbirimizden uzaklaştıran, içimize nefret tohumları saçan, ekonomik sefalete ve cuntacı zihniyetlere mahkûm bırakan yapılarla mücadele ediyor.

Milet olarak Erdoğan’ı aman ha yalnız bırakmayalım. Bakın FETÖ teröristi ne diyor? Darbe değil ki pişman olayım!

Yorum Yazın