Ufuk COŞKUN

Ufuk COŞKUN

Mail: ufukcoskunn@gmail.com

Anma töreni mi ezoterik ayin mi?

Türk okullarında yaklaşık seksen yıldır ezoterik ayinleri aratmayacak türden bir takım ritüellerle anma törenleri, kutlama programları tertiplenir. Ve bunun adına da bilimsel, çağdaş, laik eğitim derler.

Geçenlerde bazı okullarda ilkokul çocuklarına secde ettiren öğretmenlerin etkinliklerine kamuoyu haklı olarak tepki gösterdi. Öyle ki MEB bu etkinlikler hakkında soruşturma açtırdı.

Çünkü etkinliklerin(bir çeşit tapınma)eğitim bilimi açısından izah edilebilir bir durumu yoktu. Fakat asıl sorun; 2019 yılı itibariyle üstelik muhafazakâr dindarların iktidarda olduğu bir zamanda hala böyle görüntülerle karşılaşıyor olmamızdır.

Bu ciddi bir sorundur ve arka planı bir hayli trajiktir.

Bir vakitler; “Ey Büyük Ata! Ey Tanrının oğlu! Ey Yüceler yücesi!” “Sen göklerdesin Atatürk'üm! Sen bizi yukarıdan izleyensin. Sen kaderimizi çizensin. Sen bizi yaşatansın!' türünden şiirler okutulurdu.

Dönemin yazarlarının Mustafa Kemal’e İsa/Mesih gibi kurtarıcılık vazifesini yükledikleri bir vakıadır. Ve bu zihin dünyası, eğitim aracılığıyla nesiller arası aktarıma sokulmuştur.

Ne var ki geçmişte kaldığını düşündüğümüz bu anlayışın hala devam ettiriliyor olması hakikaten vahim bir durumdur.

Türkiye’nin, küresel kapitalist sisteme entegre olması için eğitim sistemine müdahalede bulunuldu. Öyle ki eğitim kurumlarına; birbirinden kopuk, tutarsız, kimlik bunalımı yaşayan, zayıf bünyeli insanların yetiştirilmesi vazifesi verildi.

Bu öyle bir müdahale ki; 93 yılda 76 eğitim bakanı değişmesine rağmen (sadece AK Parti döneminde 8 eğitim bakanı değişti) hiçbiri eğitimin yapısına dönük ciddi bir reformda bulunamadı. 

Yukarıda bu duruma içi yanan, vatansever, sağlam bürokratların olduğunu biliyorum ancak Türkiye buna rağmen eğitim engelini bir türlü aşamıyor. Ve bu, ciddi bir zihniyet sorunu olarak varlığını muhafaza ediyor.

Bilimsel, çağdaş, laik eğitim sistemi dedikleri model de yılardır bu ülkenin çocuklarının en verimli en üretken en parlak çağlarını gasp etmiştir.

En temel insan haklarından biri olan düşünme, düşüncelerini kontrol etme, yönlendirme ve tercihte bulunma haklarını ellerinden almıştır.

Son on yıldır durmadan, bıkmadan, usanmadan bu meseleye dikkat çekiyorum. Çünkü böyle bir eğitim sisteminin insan fıtratına yapılmış çok ciddi bir müdahale olduğunu düşünüyorum.

Bilindiği gibi CHP zihniyeti bilhassa eğitim alanında yürürlüğe soktuğu pozitivist temelli kanunlarla sözüm ona çağdaş, aydınlanmacı, akılcı ve çağdaş bir insan yaratma peşine düştü.

Ne hazindir ki AK Parti 18 yıllık iktidarlığı boyunca 19. yüzyıldan kalma CHP eğitim sistemine bir türlü neşter vuramadı. 

Türkiye’de öğretmenlere kutsallık atfedilmesinin yegâne nedeni de onların resmi ideolojinin misyonerleri olarak kurgulanmalarıdır.

Yani onları kutsal kılan resmi ideolojinin taşıyıcı unsurları olmalarıdır. Yani kutsallığı; darbe dönemlerinde darbecilerin ideolojik öğretmen kurgusunda aramak icap eder.

Bugün dahi mevcut okullarda öğretmenlere hala uhrevi bir makama yükselten tuhaf bir anlayış hâkim. Bu doğru değil. 

Bu bakımdan eski usul öğretmen anlayışımız da değiştirmek durumundayız. Öğretmenleri bu tekçi anlayıştan ve birtakım ideolojik önyargılardan kurtarmak gerekiyor. 

Bu sebeple eğitimciler ve okul idarecileri insan hakları, bireysel özgürlükler, tarihi kültürel ve irfani birikimimiz, ahlak, erdem ve vicdan gibi daha birçok alanlarda sıkı bir eğitimden geçirilmelidirler. 

MEB’in yerinde olsam bir gün dahi vakit kaybetmeden bu işe soyunurdum.

Bugün dünya 19.yüzyıla göre çok değişti. Sosyal, siyasal, ekonomik, felsefi ve bilimsel düşünce alanlarında çok ciddi kırılmalar ve paradigma değişiklikleri yaşandı. Bugün teknolojik gelişmeler baş döndürüyor. Her gün milyonlarca insanın girip çıktığı sosyal paylaşım ağları ise neredeyse hayatımızın vazgeçilmezleri arasında.

Böyle bir dünyada insanları tek bir ideolojiye mahkûm bırakmak haksızlıktır. Hele hele ezoterik ayinleri aratmayacak görüntülerle ders yaptığını sanan bir zihniyetin eğitimde asla yeri olmamalıdır.

Demem o ki; çocuklarımızı elimizden alıp kendi ideolojilerini aşılamak ve onları neferleri, köleleri yapmak isteyen sisteme itirazımız olmalıdır.

Oysa bizler bu ülkenin özgür, demokrat ve saygın vatandaşları olarak çocuklarımızın geleceğe güvenle bakmalarını, özgür olmalarını, onların sanat, mimari, bilim ve ekonomi alanlarında ülkelerini kalkındırmalarını talep ediyoruz. 

Bugünlerde örneklerini bolca gördüğümüz türden seviyesiz, merhametsiz, inanç düşmanı, dil, mezhep, ırk düşmanı olmalarını istemiyoruz. Eğitimde özgürlüğü bu yüzden savunuyoruz. Kişi ve aile tercihlerini bu yüzden önemsiyoruz. Çünkü onlar bizim evlatlarımızdır.

Eğitim sistemini düzeltmeden ülkede ortak akıl inşa edilemeyeceğinin artık bilinmesi gerekiyor. O halde tekrar soruyoruz. Buna mani olan nedir? Neden bize ait bir sistem inşa edemiyoruz?

 

Yorum Yazın