Nazan ALPTEKİN

Nazan ALPTEKİN

Mail: nznalptekin@gmail.com

Aşılı mı? Aşısız mı?

Annemi aşı olmaya ikna edemiyorum. Günlerdir aşı gününü aldın mı dediğimde beni geçiştiriyor. Kimlik numarasıyla ben girip randevu alayım dediğimde sesi hemen ciddileşip dur şimdi dur diyerek beni geçiştiriyor. Dayım doktor. Her şeyi ona sorar annem. Aşı konusunu sordun mu dediğimde yok hiç fırsat olmadı diyor. Biliyorum bilerek sormadı aslında.

Şu aşı konusunu araştırmak şart oldu dedim ve günümüze kadar ülkemizde aşı nasıl olunmuş diye okumaya başladım. Derlediğim bilgiler şöyle:

Ülkemizde aşı üretimi için çalışmalar ilk Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlamış.1721 yılında İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu ülkesine yazdığı bir mektupta İstanbul’da çiçek hastalığına karşı “aşı denilen bir şey” yapıldığını hayretle bildirmiş. Bu mektup aşı yapımına ilişkin ulaşılmış en eski belge.

Aşı üretim çalışmalarını yürütmekte olan Pasteur, çalışmalarını sürdürebilmek için dönemin devlet başkanlarına maddi katkı için yazı yazmış, yazılardan birinin 2. Abdülhamit’e ulaşması sonrasında, 2. Abdülhamit yardım yapabileceğini ancak çalışmalarını İstanbul’da sürdürmesini ister, bu teklif Pasteur tarafından kabul görmeyince ikinci teklif oluşturulur, Pasteur’a Mecidiye Nişanı ile birlikte 10.000 altın (Bazı kaynaklarda 800 lira olarak geçiyor, ama baktığınızda dönemin İstanbul’unda yaklaşık 180-200 ev parası karşılığı) yollanır, aynı zamanda Osmanlı’dan 3 kişinin de yanına asistan olarak yetiştirilmesi istenir.

Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şâhâne’den müderris Alexander Zoeros Paşa’nın başkanlığı altında, Kaymakam (yarbay) Dr. Hüseyin Remzi ve Kaymakam (yarbay) Veteriner Hüseyin Hüsnü beylerin gönderilmesine karar verilir. Daha sonra bu ekip çalışmalara temel teşkil etmesi için “kuduz mikrobu” enjekte edilmiş bir kemik iliği ile Osmanlıya geri döner. 1887’nin Ocak ayında Zoeros Paşa’nın kliniğinde Daûl-Kelp ve Bakteriyoloji Ameliyathanesi (Kuduz Tedavi Müessesesi) kurulur. Bu kurum Dünya’da üçüncü, doğunun ise ilk kuduz merkezi olmuştur. Daha sonra bu merkez difteri serumu da üretir.

Bundan sonraki aşı ile ilgili bilgileri kronolojik olarak sıralarsak:

1885`te dünyada ilk defa çiçek aşısı uygulaması için Osmanlı`da kanun çıkarılıyor.
1885`te dünyada ilk kuduz aşısı bulundu. 1887 Ocak ayı başında Kuduz aşısı Osmanlı`ya getirildi. Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane`de ilk kuduz aşısı üretildi.
1887`de Kuduz Tedavi Müessesesi kuruldu.
1892 yılında bakteriyoloji hane kurulmuştur.
1892’de ilk çiçek aşısı üretim evi kuruldu.
1896’da difteri
1897’de sığır vebası
1903’de kızıl serumları Veteriner Hekim Mustafa Adil (1871-1904) tarafından üretildi.
1911 yılında tifo, 1913 yılında kolera, dizanteri ve veba aşıları Türkiye’de ilk kez hazırlandı ve uygulandı.
1927’de verem aşısı üretimi başladı.
İlk üretilen BCG aşısı ve prospektüsü 1927

1931 yılından itibaren 1996 yılına kadar tetanoz ve difteri aşıları üretildi.
1937’de kuduz serumu üretilmeye başlandı.
1940 yılında kolera salgını için Çin’e aşı gönderildi.
1942 yılında tifüs aşısı ve akrep serumu üretimi başladı.
1947’de Biyolojik Kontrol Laboratuarı kuruldu.
1950’de İnfluenza laboratuarı Dünya Sağlık Örgütü tarafından Uluslararası Bölgesel İnfluenza (grip) Merkezi olarak tanındı ve influenza aşısı üretimine geçildi.
1976’da Kuru BCG aşısının deneysel üretimi başladı. 1983’te kuru BCG aşısı üretimine geçildi.

Ülke de hastalıkların yok olması ile 1971’de tifüs, 1980’de çiçek aşısı üretimi sonlandı.

Ülkemizde aşı üretimi 1996’da DBT ve kuduz aşısı, 1997’de BCG aşı üretiminin kesilmesi ile
sona erdi.

 

Durum bu… Annecim bu yazımı oku, senin için araştırdım diyerek; Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...

 

Yorum Yazın