Ufuk COŞKUN

Ufuk COŞKUN

Mail: ufukcoskunn@gmail.com

Biz Bu Savaşı Kazanacağız

Venezuela’daki darbe girişiminde yaşanan sahnelere 15 Temmuz’dan aşina olan bizler için söylenecek tek söz; “Dünyanın neresinde olursa olsun Amerikan emperyalizmine karşı onurlu bir duruş sergilemek mecburiyetindeyiz” olmalıdır.

Bakınız sadece 1947 ve 1989 arasında ülkelerin hükûmetlerini 72 kez değiştirmeye çalışan bir ABD var karşımızda.

Suriye (1949), Mısır (1952), İran (1953), Endonezya (1957–1959), Suriye (1956-1957), Kongo (1960), Laos (1960), Türkiye (1960), Dominik Cumhuriyeti (1961), Güney Vietnam (1963), Irak (1963), Endonezya (1965–1967), Yunanistan (1967), Bolivya (1971), Türkiye (1971), Türkiye (1980/12 Eylül Darbesi), Haiti (1991), Irak (1994–2000), Türkiye (28 Şubat 1997), Mısır (2013), Ukrayna (2014), Türkiye (2016/15 Temmuz Darbe Girişimi ve bugünlerde Venezuela.

1976 yapımı Network/Şebeke adlı filmde şöyle bir replik vardır; “Millet diye bir şey yok, insan diye bir şey yok. Birbirinin içine girmiş, etkileşim halinde ulus üstü para sistemi var. Holdingler var. Biz varız!”

Hadise tam olarak budur. İnsanlık her geçen gün işte bu bir avuç bankerin kurduğu kirli düzenin çarkları arasında ezilmektedir.

Dünyayı, binlerce şehir devletçiğine bölmeyi kendilerine hedef yapan ve finans ağı ile insanlığı zaptı rapt altına almaya çalışan azgın bir topluluk ile savaşıyoruz.

Kendi başkanlarını bile acımadan öldüren korkunç bir düzenek kurdular. Tek birleşebildikleri nokta; Müslüman Türk düşmanlığı…

Bugüne kadar hedeflerinden hiç vazgeçmediler. Müslüman Türk varlığını ortadan kaldırarak yeni bir dünya düzeni tesis etmek istiyorlar. O yüzdendir ki hala “Osmanlı’yı parçalama ve topyekûn ortadan kaldırma operasyonları” devam etmektedir.

“Efendim şimdi küresel sistem de neymiş, kadir-i mutlak değil ya bu” diyebilirsiniz.  Evet, ne ABD ne de onu 200 yıldır çekip çeviren küresel baronlar elbette kadir-i mutlak değil lakin ülkemiz de süper güç değil!

Öyle Halep’ten, Filistin’den, Afganistan’dan çocuk fotoğrafları paylaşarak “bütün dünya buna inansa insanlar el ele tutuşsa” türünden romantik feryatlarınızın bir faydası yok. Kaldı ki öyle bir dünya da yok. “Gerçekçi olalım, tedbiri de elden bırakmayalım” diye yazıyorum.

Vatanımız Türkiye, hiç şüpheniz olmasın, küresel sistemin bir numaralı hedefinde olan önemli bir ülkedir. İstanbul’un fethinden sonra ülkemiz, gündemlerinden hiç düşmedi. 25 yıl aradan sonra ilk sendelemede dahi “bizim çocuklar Ayasofya’nın intikamını aldı” şeklinde attıkları sevinç naralarını hatırlayınız.

Geçenlerde The Indepentent’in ardından Alman Deutsche Welle, İngiliz BBC, Fransız yayın kuruluşu France24 ve ABD'li Voice of America, “+90” adında Türkçe bir YouTube kanalı kurdu.

Bugünlerde köprübaşlarında durup AK Partilileri intihardan kurtarma mizansenleriyle görüntü vermeye başlayan müstafi başbakan bile parlamenter sistemi geri getirelim korosuna dâhil olduysa yine farklı bir tertibin içindeyiz demektir. Çok dikkatli ve uyanık olmalıyız.

26 Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ABD, dünyanın tek süper gücü haline gelmişti. Bilirsiniz bu tarihten itibaren dünya, gelişmiş ülkeler ve az gelişmiş ülkeler olmak üzere ikiye ayrıldı. Ne var ki gittikçe bu denge de değişmeye başladı.

Çünkü 1993 yılında dünya GSMH’sinin %60’ını gelişmiş ülkeler üretirken bu oran 2001 yılına gelindiğinde %50’ye geriledi. Amerikan emperyalizmi işte bu dengeyi dolar rejimi lehine tutmak ve yeni bir dünya imparatorluğu tesis etmek için asla vazgeçmeyecektir.

Öyle ki içeride deküresel projenin önünde engel olarak görülen Erdoğan iktidarını tasfiye edip ülkemizi bir günde Amerikan’ın eline teslim etmeye hazır azgın bir kesim var.

Bizim savaşımız tam olarak bu kesimle. Yani küresel şeytani düzen ve içeride satın aldığı köleleriyle…

Ve inşallah bu savaşı biz kazanacağız. Yeter ki içeride dini, rengi, ırkı, mezhebi ne olursa olsun vatansever insanlarla birlik olup, tek yürek halinde mücadele edelim.

Yorum Yazın