Mustafa ALBAYRAK

Mustafa ALBAYRAK

Mail: mustafa@teknikelektrik.com

DR. RIZA NUR

Dr. Rıza Nur’la alakalı kıymet verdiğimiz insanlardan onun hakkında deli, şizofren gibi kelimeler duyuyoruz.

Bunu Kemalistlerden duymak bizi şaşırtmaz ama Müslüman olduğunu bildiğimiz isimlerden duymak bizi şaşırtır, üzer...

Bir deli veya şizofren Türkiye’nin tapusu olan Lozan Muahedenamesini, yetmedi yine Türkiye Cumhuriyetinin tapularından olan ve 16 Mart 1921 de yapılan Moskova Muahedenamesini İmzalamak için baş delegasyon olarak vazifelendirilir mi?

Kimdir bu Dr. Rıza Nur ki öldükten 77 sene sonra bile, fincancı katırlarını ürkütmektedir?

Bir deli veya şizofren, bu kadar tarihi ehemmiyete haiz ve ülkemizin tapusu olarak addedilen bir muahedenamenin, görünür de 2. ama aslında '' İsmet İnönü nün tabiri ile Lozan’ın 3/4 ünü hazırlamış, ana dili gibi Fransızca konuşabilen ve o olmasa, gerçekleşmeyecek olan baş delegesi'' için bu gerçek dışı ifadeleri kullanacaksınız?

Dr. Rıza Nur sadece Türkiye’nin ilk Sıhhiye (Sağlık) Bakanlarından biri değil aynı zaman da ilk Maarif (Milli Eğitim) bakanlarındandır da.

Rıza Nur, ilk meclisin en faal mebuslarından ve Meclis Reisi M. Kemal Paşanın da hekimidir!

Dr. Rıza Nur, çok iyi derecelerle askeri tıp akademisini bitirmiş, milli mücadeleye çok faal katılmış ilk meclisin en önde gelen ilk bir kaç isminden filozof, Türkçü ve tarihçi bir mütefekkir siyasetçidir.

Sadece internete ismini yazıp eserlerini öğrenseniz nasıl bir kimlikle karşı karşıya olduğunuzu anlarsınız.

Adama iftira atıyor, gerçekleri yazmamış diyebilirsiniz ama deli ya da şizofren diyerek itibarsızlaştıramazsınız!

Talebesi ve üvey evladı, Türkçü Nihal Adsız’a ve nice talebelerine de haksızlıktır bu.

Zaten resmi tarihe muğayyir bir fikri kim ifade ediyorsa, ona hemen '' deli ya da şizofren '' damgası vurmak ne kadar kolay?

Aynı Mekke Müşrikleri ya da bilcümle Peygamberlere karşı çıkanlar gibi ''ezber bozan'' olursa mutlaka ona deli diyorlar.

Burada benim Dr. Rıza Nur’un dünya görüşünü ideolojisini benimsediğim vs. gibi bir fikre sahip olduğum da anlaşılmasın.

Dr. Rıza Nur, Laikliği benimsemiş, cumhuriyetçi, batıcı, Fransız İnkılabından azami derece de etkilenmiş bir münevverdir.

Dünya görüşümüz kendisine taban tabana zıttır...

Ama bu ona '' deli veya şizofren '' dememizi gerektirmez!

Size, kendi hatıratından ifadesi ve 1.Meclis zabtı ceridelerinde de yer alan bir özelliğini de arz edeyim...

1 Kasım 1922 de Saltanatın kaldırılması fikri de Dr. Rıza Nur’undur..

Kimse cesaret edemediği anda ''malesef kendisinin de Hanedana olan kin ve nefretinden mütevellit'' 83 Mebusun imzasını toplayarak ''iki tane hükümet olmaz Saltanat kaldırılmalıdır'' diye Meclise önerge vermek fikri Dr. Rıza Nur’undur.

Buna o esna da kimse cesaret edemezdi.

Yani Dr. Rıza Nur, Hilafetçi veya Saltanatçı değildir ki onu sevelim de müdafaa edelim bazılarının anlayışına göre!

Pekiyi Dr. Rıza Nur’a olan bu kin ve nefret neden?

Kimler, onun itibarsızlaştırılmasını ya da '' bırak canım o deliyi şizofreni '' demek sureti ile tanınıp okunmasına mani oluyor?

Aşikârdır ki, Resmi tarihe muhalif ve muğayyir olan Rıza Nur’un hakikatleri ifşa ettiği kitapları, bilhassa Hayat ve Hatıratımı okunmasını istemeyenler, hakikatlerden rahatsız olan ve 80 senedir çocuklarımıza ezberlettikleri resmi tarihten ekmek yiyenlerdir!

Eğer bilime, tarihe hak ve hakikate saygınız varsa kaldırın şu dünyanın hiç bir yerinde olmayan, 5816 Sayılı Kanundaki yasağı da herkes eteğinde ki taşı döksün...

Korkmamalıyız gerçeklerin meydana çıkmasından.

Hani biz fikri hür, vicdanı hür ( Ayşe Hür değil ) nesiller yetiştirecektik?

Böyle mi özgür düşünce bilim tarih vs. olacak?

Neden korkuyorsunuz ey Kemalist ulema?

On yıllarca resmi tarihe muhalif olan ve muğayyir fikirler de bulunanlara yapmadığınız hakaretler kalmadı... Merhum Kadir Mısıroğlu başta olmak üzere onlarca değerli tarihçiye zulmettiniz...

Ağızlara mühür vurdunuz.

Ama olmuyor işte, mızrak çuvala sığmıyor.

Herkes konuşmalı.

23 Nisan 1920 de Hilafet ve Saltanatın muhafazasına ettiği yeminlerle, açıldıktan sonra kendisi bir Hanedan mensubunun ( mümkünse Padişah ve Halife Vahideddin Han’ın veliahdı Prens 2. Abdülmecid’in - sonra TBMM’nin son halife olarak vazifelendirdiği-) Ankara’ya gelerek milli Mücadeleye katılmasını istemiştir... Ki Dr. Rıza Nur bu düşüncesinde haklıdır.

Ama bilmediği şu idi... Hanedan hem de en kıymetli mensuplarından, hem mevcut Halife ve Padişah Vahideddin’in damadı hem de veliaht şehzade 2.Abdulmecid’in oğlu Ömer Faruk beyi ( Sabiha Sultan ın eşi) Vapur ile İnebolu limanına yollamış ve Ankara ya git demiş ama bizzat Meclis Reisi M. Kemal Paşa tarafından '' Hanedan üyesinin Ankara ya katılması münasip değildir '' sözü üzerine tekrar İstanbul’a yollanmıştır.

Dr. Rıza Nur bu hakikatten habersiz Hanedana kin beslemiştir.

Büyük Millet Meclisinin en ileri gelen mebuslarından, en faal vekillerinden filozof mütefekkir tarihçi eğitimci ve Doktor Rıza Nur’da ilk fırsatta, '' Lozan’a 2 hükümet davet olmaz çift başlılık olmaz '' deyip topladığı 83 imzalı Mukarrerat ile, Meclis Reisi Gazi Paşa ya gitmiş ve zaten Cumhuriyetçi olan ve aklının bir köşesinde saltanatı kaldırmak fikri hep olmuş olan Reis beye bu mukarreratı imzalatmış, ilk toplantıda da o gün Saltanat Lağvedilmiştir.

Yani Dr. Rıza Nur Meclis ve Reisi üzerinde bu kadar izzet ve itibarı olan bir mebus idi. Talebesi ve manevi evladı Nihal Adsız’ ın yaptırdığı Merkez Efendi Kabristanında ki mezarı …

Rıza Nur doğum Sinop 1879 - Ölüm İstanbul 1942

1925 de terk ettiği vatanına 1938 de Atatürk’ün vefatı ile arkadaşı İsmet İnönü nün daveti üzerine dönmüştü…

Yorum Yazın