Elif E. BAYRAKTAR

Elif E. BAYRAKTAR

Mail: elif.alaca@hotmail.com

Hayatın Tek Kesin Gerçeği Ölüm

Geçtiğimiz ay 40 yaşında mide kanserinden ölmeden önce, dünyaca ünlü tasarımcı ve yazar “Crisda Rodriguez” şunları yazmıştı:

“Garajımda dünyanın en pahalı arabası vardı ama şimdi tekerlekli sandalyede taşınmak zorundayım.

Evim her türlü marka giysi ayakkabı değerli eşyalar satıyor ama şimdi vücudum hastanenin verdiği küçük bir beze sarılı.

Evim lüks bir malikâneydi ama şu an hastane yatağında yatıyorum.

Beş yıldızlı otelden beş yıldızlı otele. Ama şimdi hastanede bir laboratuvardan diğerine taşınarak vakit geçiriyorum

Yüzlerce kişinin imzasını attım ama bu sefer tıbbi kayıtlar benim imzam.

Saçımı yapmak için yedi berberim vardı, ama şimdi - kafamda bir saç bile yok.

Özel jetle her yere uçabilirdim, ama şimdi hastane kapısına yürüyebilmek için iki asistana ihtiyacım var.

Birçok yiyecek olmasına rağmen artık diyetim iki öğün minimal sebze ve akşamları birkaç damla tuzlu su.

Bu ev, bu araba, bu uçak, bu mobilya, bu banka, çok itibar ve şöhret; hiçbiri bana yakışmadı. Bunların hiçbiri beni rahatlatmayacak.

"Ölümden başka gerçek hiçbir şey yoktur."

Evet öyledir; insanın hayatındaki tek kesin gerçek ölümdür. Kur'an'ın, "Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş kalelerde olsanız bile..." (Nisa Suresi, 78) ayetiyle haber verdiği gibi, her insan belirlenmiş gün geldiğinde ölüm gerçeğiyle buluşur.

Ölmek için yüzlerce sebep var ve aslında yaşıyor olmak mucize. Hayatın gerçek anlamını hatırlatan ve yoğun düşünülmesi gereken önemli bir olay ölüm. Bunu hep hatırda tutmak, ancak açık bir dikkat ve şuurla mümkün olabilir. Ölümü sıkça düşünmek insanı derinleştirir.

İnsanlar genellikle ölüm düşüncesinden ve ölümden söz etmekten kaçınırlar. Ölümü kendilerinden uzak görür, kendilerince ‘iç karartıcı’ olan bu konu açıldığında sözü değiştirirler. Günlük işlerine ve geleceğe dair planlar yaparlar; öncelikleri bunlardır. Oysa yaşamayı düşündükleri gelecek, onlar için hiç gelmeyebilir. Her an dünyadaki yaşamları sona erebilir. Genç ya da yaşlı, hasta ya da sağlıklı, her insan ölüme aynı yakınlıkta, aynı uzaklıktadır.

Çoğu insan bir ölüm haberi aldığında ya da sevdiği birinin ölümü karşısında, birkaç gün ölümden söz eder, sonra eski gaflet içindeki yaşamlarına geri döner. Halbûki ölüm, hayatı boyunca insana kendini hatırlatır. Bazı insanlar için bu hatırlatmalar fayda verir; kendisini tekrar gözden geçirerek, önceliklerini yeniden düzenlemesi gerektiğini anlar. Ancak birçok insan, kalplerinin ve gözlerinin önündeki gaflet perdesi nedeniyle, bu hatırlatmalardan ders çıkarıp öğüt almaz.

Allah, insanın gururunu ezecek birçok şey yaratmıştır. Bedeni sürekli bakım ister; bakmadığında perişan olur. Kadın ya da erkek; sabah, akşam, gün içinde onlarca acizliğini görür ancak buna rağmen kişinin enaniyeti kırılmaz. Ya da önemli bir hastalığa yakalanır; "ben güçlüyüm, bunu da yenerim." der, etkilenmez. Tedavi masrafları ile gururlanır. Hatta çok pahalıya satın aldığı aile mezarlığını övünerek anlatır. Kendisini mezara hazırlayacağı yerde, kendisine mezar hazırlar.

Kimi yaşlanıp ölüme iyice yaklaştığı halde telaşa kapılmaz, akılsızca bir rahatlıkla ölümü bekler. Bu kişiler için ölüm doğal bir şeydir, derin bir uykudur; huzur, sükûnet ve sonsuz rahatlıktır.

Ve bir gün, ölümle birlikte tam da ebedi uykuya dalacaklarını zannettikleri anda gerçeği görürler.  Gelen ölüm melekleri, onları bekleyen azabın ilk habercileridir. "... melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura" alırlar canlarını. (Muhammed Suresi, 27) Anlarlar ki; ölüm bir son değil, kendileri için azapla dolu bir sonsuz hayatın başlangıcıdır.

"Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi? Ne kötü hüküm veriyorlar. (Casiye Suresi, 21) ayetiyle bildirildiği üzere, müminin ölüm anı inkârcıdan tamamen farklıdır. Gelen ölüm melekleri, mümine hiçbir rahatsızlık vermeden güzellikle canını alırlar. Mümin, canının alınış şeklinden, yaşayacağı olayların zincirleme olarak güzel gideceğini anlar.

Ölümle birlikte insanın dünyaya dair görüntüsü değişir, Kur'an'ın "Eyvahlar bize, uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman (olan Allah)ın va'dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş". (Yasin Suresi, 52) ayetinin bildirdiği gibi, insan adeta flu rüyadan net olan gerçek dünyaya geçer gibi sonsuz hayatına geçiş yapar. Peygamberimiz (asm),  "İnsanlar uykudadır, ölümle uyanırlar" buyurarak bu gerçeğe dikkat çeker.

Hayatları ve ölümleri bir olmayan ateş halkı ile cennet halkının, sonsuz hayatları da şüphesiz bir olmaz. Cennet halkı, nankörlerin aksine cennette de Rablerine hamd eder ve şöyle derler:

"Bize olan vaadinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. (Zümer Suresi, 74)

 

Yorum Yazın