Mustafa ALBAYRAK

Mustafa ALBAYRAK

Mail: mustafa@teknikelektrik.com

Hodri Meydan! Keşke Deneseniz...

Son günlerde bir kaç koldan ve merkezinde ana muhalefet partisi sözcülerinin olduğu 
''Darbe İmaları ve davetleri'' tabii ki sebepsiz yere değil.

Bu davette bulunmakla çağ dışı darbeci zihniyetin gelemeyeceğini bilmelerine rağmen bunu neden yapıyorlar? 

Kısaca göz atalım...

Malum ülkemiz tarihi, bilhassa 1960’dan sonra aynı zamanda bir “Darbeler tarihidir.”
Yaşı yirminin üstünde olanlar 2007  e-muhtırasını, otuzun üstünde olanlar 28 Şubat Post Modern darbesini, kırkbeş ve üstünde olanlar 12 Eylül’ü 65 ve üstü ise 27 Mayıs’ı anlatabilecek tecrübeye sahipler. 

Yani dinamik olan toplumumuz 65 yaş ve altı her türlü darbenin bir çeşidi ile bir şekilde karşılaşmış ve en azından bilgi olarak  “ Darbe nedir, demokrasiye  müdahale nasıl yapılır?” suallerine bir şekilde cevap verebilir ya da yorum yapabilirler.

Bir de buna 1940 ve öncesinde doğanların engin tecrübelerini ilave edersek ülkemizin ne kadar tecrübeli ve siyasetle dolu geçen ömür sahibi vatandaşlardan müteşekkil olduğunu hatırlamamızda fayda var.

Türk toplumu, vardığı 84 milyon nüfus ile sadece Anadolu’daki bin yıllık siyasi, içtimai, kültürel ve iktisadi hayata dair geniş bir arka plana sahip, çok tecrübeli ve politik bir toplumdur. Buna Selçuklular öncesi olan devlet ve millet tecrübelerimizi de eklersek ortaya nasıl bir tecrübe abidesi millet çıkar varın düşünün?

Pekâlâ, bu kadar tecrübeli ve her türlü savaştan bir şekilde galip çıkmış, varlığını yine bir şekilde devam ettirmiş, üstelik çok yakın zamanda 15 Temmuz 2016 kanlı darbe ve işgal girişimini püskürtmüş, bu politik ve dinamik topluma hala ''Darbe imasında veya darbe teşebbüsünde'' bulunmayı neden deniyorlar?

Bu darbe imacıları aptal mı? Yoksa milleti mi (haşa) aptal zannediyorlar?

Hayır, ikisi de değil!

Türk milleti tarihi, kültürü, inancı ile tecrübeli ve akıl dolu bir millettir. Her zaman tarihin en zor dönemeçlerinden bu akıl ve tecrübesi ile sıyrılıp hayatiyetini devam ettirmiştir.

Peki, bu imayı yapan ve pek çoğunun da okumuş-güngörmüş olduğunu düşündüğümüz, on yıllardır siyasetin içerisinde yer alan bu politikacılar (özellikle ana muhalefet partisinin sözcüleri) ve bunlardan güç alan sözde yazarlar, yorumcular aptal mı yoksa ahmak mı? 

Tabii ki değiller...

Türkiye de bir darbe tehdidinin kalmadığını, NATO ve Gladio tipi örgütlenmelerini 15 Temmuz 2016 sonrası darmaduman olduğunu, seçimlerde işbirliği yaptıkları “Kandil dağı” teröristlerinin bırakın bir haydut devlet kurabilmelerini, mağaralarından dışarı burunlarını dahi çıkartamayacak düzeyde perişan olduklarını görmüyorlar mı?


Ya FETÖ’yü Türk Devletinin nasıl dağıtıp, lime lime doğradığını hapishanelere doldurduğunu bilmez olur mu?

Tabii ki biliyorlar?

Hem de “Şey gibi” biliyorlar affedersiniz! Lakin tecahülü arif de bulunuyorlar…

Bilip bilmezlikten geliyorlar! Aptala yatıyorlar!

Peki neden?

Cevabı çok basit! Onu da söyleyelim…
 
Türk milletine siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, sağlık, ulaştırma hizmetlerine alternatif olabilecek bir model ya da modeller sunamadıkları için böyle bir metodu son çırpınış olarak deniyorlar.

Özellikle Koronavirüs salgını sebebi ile onların adeta taptıkları Batı ve Atlantik medeniyetlerinin yani kapitalist sistemin bu salgının altında kalması ama Türkiye’nin Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki bu hastalığa teslim olmayıp, kurdukları ve yıllardır özenle korudukları sağlık sitemi sayesinde yenebilecek pozisyona gelmesi bu müzmin muhalifleri adeta kudurtuyordu…

Gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın gerekse Sayın Sağlık Bakanımız ve diğer bakanlarımızın hastalığın altına kalmayıp adeta meydan okurcasına başı dik olarak başarı ile mücadele edebilmelerine diyecek bir sözleri kalmamıştı artık.

Onlara göre bu şova daha fazla seyirci kalınamazdı.

Başkanı ve hükümet üyelerini başka mecralara çekmek gerekiyordu.

Kısır da olsa bir kavga veya tartışma başlatmaları lazımdı.

Peki ne yapacaklardı?

Eski hastalıklarına dönüş tabii ki!

“Devlet harekete geçip saray rejimine el koyacakmış!”
Yahu bu kadar rezil bir cümle kurulabilir mi?
Saray kim, devlet kim?
Devlet şu an yok mu?

PKK’yı FETÖ’yü bitirdiği için Beka tehlikesini yok ettiği için mi mevcut devleti “Devlet” saymıyorsunuz?

Yoksa siz sadece içinde FETÖ ve PKK gibi paralel yapılanmaların olduğu, Glaido örgütlenmelerinin cirit attığı bir devleti mi “Devlet” sayıyorsunuz?

Şu an Devlet yok öyle mi?

Ki gelsin de “Saray rejimini” yıksın he mi?

Yuh size ve ervahınıza! 

Bin yıldır var olan ve Anadolu topraklarının her zerresine hakim olan bu kadim devlet geleneğini ve iş başındaki halini siz devlet kabul etmiyorsunuz öyle mi?

Hem de düzenli olarak neredeyse her yıl seçim yapan, parlamentosunu 4 -5 yılda bir yenileyen; seçimle gelip, seçimle giden hükümetlerin idare ettiği devleti yok sayıyorsunuz...

Pekâlâ... 

Öyle ise “Hodri Meydan” diyoruz...

Gelsin bakalım paralel devletiniz de geçsin mevcut devletin yerine...

Ama şunu iyi bilin, Türk milleti bu teşebbüsünüze 15 Temmuz’dakinden çok daha farklı bir tepki ile sizleri hazırlıklı bekliyor olacaktır!  

Şayet Türk milletine bu fırsatı verirseniz 15 Temmuz’da yarım kalan işler bu kez tamamlanacaktır... 

Bu imkân o yarım işleri tamamlatmaya vesile olur... 

Keşke deneseniz!

Makale Yorumları

Yorum Yazın