Mustafa ALBAYRAK

Mustafa ALBAYRAK

Mail: mustafa@teknikelektrik.com

Kırsaydın da Satmasaydın Kalemini

Allah var ve hakkını yemeyelim müthiş de bir kalemi vardır ve çok müessir oldu yıllarca medya da.Ama kalemini Gladio ya sattı

Bir gazetecinin düşebileceği en büyük zillet ve suç çukuru, bir askeri darbeyi beklemek ve ona alkış tutmaktır...

Onun artık insan içerisine dahi çıkamaması lazım...

"Medeni ölü" (yani bir yerde artık yazamaması konuşamaması demek) en büyük hapistir ona...

Dışarda olması onu aklamaz...

Ben Ahmet Altan’ı da, kardeşi veya babasını da 40 yıldır izler, takip ederim.

Kanal 6 televizyonunda 1993’lerde, Neşe Düzel ile yaptığı programları hatırlıyorum.

Bir misafir hatip, askeri darbe şartları olursa gerçekleşmesi normal dediği için ona çok büyük tepki vermişti canlı yayında.

Yine, Taraf Gazetesini çıkardığında ve Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı esnada, Ergenekon ve Balyoz diyerek DARBE YAPMAYI hayal eden generallere sözde had bildirip racon kesiyordu...

Hepimizi mest eden manşetler atıyor ve 27 Mayıs’ı, 12 Mart’ı, 12 Eylül ve 28 Şubat’ı, yaşamış bu millete adeta “tekrar askeri darbe yaptırtmayız '' diyerek gönülleri okşuyordu.

Şahsen ben çok defa, yaz Ahmet Altan yaz diyerek, askeri darbelere karşı çıkışını takdir etmişimdir.

Oysa asıl darbeyi yapacak olan FETULLAHÇILARA alan açıyormuş.

Belki, aklından darbe yapmayı geçiren, bir kaç generale veya subaya yapılacak sınırlı operasyonlarla bitirilecek davalar, birer kumpas haline getirilmiş ve ne kadar kendilerinden olmayan vatansever subay varsa, “darbeci” diye paketlenip hapse atılmıştı.

Ama Erdoğan kendilerine biat etmeyince -herhalde onu Demirel zannettiler- aynı salvoları sayın Erdoğan'a yapmaya başlayınca Erdoğan bunların gerçek yüzünü gördü ve tüm oyunlarını bozdu..

Öncelikle İlker Başbuğ un tutuklanmasına karşı çıktı..

Sonra Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırarak FETÖ'nün elini bağladı bu konuda...

Sonra Fetullahçı teröristler MİT Müsteşarı sayın Hakan Fidan(ı tutuklamaya kalkınca Sayın Erdoğan müsteşarına sahip çıktı ve FETÖ'nün -o zaman cemaat deniliyordu- üzerine gitmeye başladı...

Fetullahçılar ve onların kontrolündeki medya Erdoğan'a saldırdıkça kripto Fetullahçı olduğunu sonradan öğrendiğimiz TARAF gazetesi ve onun Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan da sayın Erdoğan'a manşetten taarruz etmeye başlamıştı...

Önceleri anlam verememiştik bu değişimlerine... Oysa bunların tamamı takiyyeyi kendilerince düşman gibi gösterdikleri laik-seküler kesime değil aslında sayın Erdoğan'ın şahsında ve partisinde kahır ekseriyetle temerküz eden mütedeyyin Müslümanlara yaptıkları anlaşıldı..

İşte 2011 in sonlarında TARAF'ta büyük operasyon başladı ve ne kadar demokrat muhafazakar yazar varsa tasfiye edilip tamamen Gladionun kontrolündeki Fetullahçı alçaklar hakim oldu gazeteye...

Onların elebaşısı da Ahmet Altan'dı...

2011'den itibaren her şeyi herkesi bırakıp Erdoğan düşmanlığına başlamışlardı.

Benim hayatımda gördüğüm en enteresan ve muazzam gazete bugüne kadar TARAF olmuştur.

Öylesine güçlü bir kamuoyu oluşturmuşlardı ki adeta 100 yıllık askeri vesayetin köküne kibrit suyu döküyor izlenimi veriyorlardı!

Oysa tamamı hazırlıkmış ..

Önce Kemalist askeri vesayeti bitiriyor gözükerek darbeye ezelden beri karşı olan mütedeyyin-demokrat kitleyi yanlarına çekmek istediler.

Asıl hedef ise Devleti ele geçirip FETÖ'ye yani NATO'cu gladioya teslim etmekti.

Ama önce gönülleri fethedeceklerdi ki sonra ses çıkmasın...

Bu uğurda çok kaliteli gazeteci ve yorumcular çıkarttı TARAF ekibinden Ahmet Altan.

Allah var ve hakkını yemeyelim müthiş de bir kalemi vardır ve çok müessir oldu yıllarca medya da.

Ama kalemini "Gladioya" sattı Ahmet Altan.

Hatta satmadı kiraladı!

Hayatta selam vermeyeceği Fetullahçıların emrine girdi geçici de olsa...

Ve utanmadan arlanmadan yıllarca savunaglediklerinin tersini yazmaya başladı..

Herhalde Erdoğan'ı, babasının hakaret ederek yıprattığı Demirel ile karıştırdı.

Her kuşun eti yenmezmiş değil mi Ahmet Altan?

Sen yine dua et Erdoğan'a..

Ha bir de tabii ki o içeri tıktırttığın ulusalcı generallerin en büyük müdafii sayın Metin Feyzioglu'na şükret ki bu "yargı reformuna" sayın Cumhurbaşkanımızı ikna etti de paçayı erken kurtardın.

O, "yargılanma hakkı dahi verilmeyecek, cesedi Kaddafi gibi sokaklarda gezdirilecek" dediğin Sayın Cumhurbaşkanımızın merhameti ve adaleti sayesinde bugün evine ve sevdiklerine kavuştun.

İnan insani tarafım olarak sevindim kızına sarıldığında.

Nihayetinde bir cinayet işlememiştin ama cinayete davetiye çıkarıyordun.

Ümit ederim dersini almışsındır ve bir daha askeri darbelere şakşakçılık yapmazsın.

Yaşın 70'e dayandı...

Ahir ömrünü, o güçlü kalemini insanlığın, demokrasinin ve insan haklarının hizmetinde kullan...

Senden Mümin-Müslüman olmanı falan beklemiyoruz, -keşke olsan- ama bari iyi bir insan ol...

Kalemini FETÖ gibi Gladioculara satma… Sedat Simavi’nin dediği gibi; “Kır ama satma!

 

Yorum Yazın