Kuşçubaşı Eşref
21 Şubat 2019, Perşembe 15:39 2523 kez okundu.Bugün sizlere Osmanlı İmparatorluğunda Teşkilat-ı Mahsusa’nın Lider ve tarih sahnesinde görülmüş en büyük ajanlardan biri olan ve 100 yıl önce bu topraklarda yaşayan adı balkanlardan Ortadoğu’ya, Afrika’dan, Arabistan’a kadar her yere yayılan birinden bahsetmek istiyorum.
Kuşçubaşı Eşref asker kökenli birisi olup Osmanlı subaylarından biridir. Kuşçubaşının yaşadığı tarih II. Abdülhamit zamanına tekabül ediyordu. Kendisi bu dönemde İttihat ve Terakkicilere yakın olur ve oların etkisiyle biraz isyankâr bir delikanlı haline gelir. Zamanın popüler akımlarına kapılarak, yeni oluşum içerisinde yer alır. II. Abdülhamit bu delikanlıdan haberdardır ve onu ilk olarak Makedonya’ya sürgün eder. Ancak Kuşçubaşı bu sefer rahat durmayarak Osmanlının oradaki görev yapmakta olan ajanları ile didişerek Abdülhamit’i çok sinirlendirmiştir. Bunun üzerine Kuşçubaşı Hicaza sürgün edilir üstelik öfkesi geçmeyen Abdülhamit onu babasıyla birlikte sürgün eder. Arabistan çöllerine gönderilen eşref burada bir zindanda tutulur. Cin gibi atik ve zeki bir ajan olan Kuşçubaşı burada rahat durmaz, ilk fırsatta kaçmaya yeltenir fakat başaramaz. Birkaç defa daha firar etmeye çalışır nihayet birisinin de yardımıyla organize bir şekilde hareket ederek bu zindandan kaçmayı başarır. Dev Osmanlı imparatorluğunun güçlü devlet geleneğiyle, bilgisiyle yetiştirdiği bu casus tabi ki buradan kaçmanın yolunu bulacaktı. Araplar ona kuşların şeyhi der, her şeyi ve çok gizli bilgileri bildiği için Araplar; herhalde kuşların dilini de biliyordur diye düşünüp, ona bu mahlası takar. Kuşçubaşı, Arabistan’da kendine özgü bir örgüt kurar ve örgüt gerilla gibi hareket eder. Bölge bölge gezen ünlü casus Avrupa ülkelerine kadar gitmiştir. Fakat babasının esir edildiğini öğrenince 2. Abdülhamit’e olan kini iyiden iyiye yükselir. Çöl topraklarında vahşi planlar yapar… Avrupalı yazarların da kitaplarında detaylı şekilde yer verdiği Kuşçubaşı Eşref o güne kadar kimsenin yapamadığı hatta düşünemeyeceği çılgın bir eylem düşünür. Medine garnizon komutanı olan ve aynı zamanda II. Abdülhamit’in başyaverinin oğlu Vasıf Beyi ÜÇ TABUR ASKERİN ARASINDAN KAÇIRIR! Bunu başarır… Hiç planlanmamış, denenmemiş ve düşünülmemiş olan böylesine çılgın bir fiili ancak yine Dünyaya hükmetmiş Osmanlının yetiştirdiği bir subay düşünüp yapabilirdi. Eşref, kimine göre bir hain kimine göre bir kahramandı. Yaşadığı dönem çok karışık ve Osmanlının yıkılmasına şahit olduğu için tam olarak net bir kanıya varmak zor.
En bilindik özelliği her an her yerde olabilmesidir. Adeta ışınlanıyormuşçasına hareket edebilen bu casus, halkı bu özelliğiyle sonraları büyüleyecek ve kendisine uçan şeyh lakabı takılacaktır bu sefer. Daha sonra yaşayacağı olaylar ve başına gelenler nedeniyle ismini duymayan kalmaz. Adına şarkılar yazılmaya başlanacak olan bu Osmanlı subayı, birçok harpte de bizzat çatışmış ve büyük başarılara imza atmıştır. Abdülhamit’in başyaverini kaçıran Eşreften, rehini almanın kolay olmayacağını iyi bilen sultan Abdülhamit onunla pazarlık yapar. Eşref bunu Abdülhamit’e karşı koz olarak kullanır fakat Abdülhamit onu ve arkadaşlarını affederek elindeki vasıf beyi serbest bıraktırır.
Ortadoğu’da İngiliz hâkimiyet alanı çok yayılımcı olmaya başlamıştı. Osmanlı bir yandan onlarla mücadele etmeye başlamış ancak pek bir başarı söz konusu değildi. Bunun üzerine güneyde Yemende bulunan 7. Ordu ile irtibat kurulup oradaki Yemenli Müslümanlarla İngilizlere karşı bir hareketlenme başlatılması planlandı. Yemenlileri kontrol altına tutmak için 300 bin altın gönderilmesi kararlaştırılır. Fakat büyük bir sorun vardı 300 bin altını İngiliz işgalinde olan topraklardan geçerek Yemen’e kim, nasıl götürebilecekti? Bu sorunun ağırlığı gittikçe çöküyordu Osmanlının son komutanlarının üzerine. Tam ümitsizliğe kapılacakken bir ışık parlar, bunu yapsa yapsa Osmanlının ve Dünyanın gördüğü en büyük casuslardan kuşçubaşı eşref yapabilirdi.
Kuşçubaşı hemen 40 kişiyi yanına alarak bu adamlar arasında 300.bin altını bölüştürdü. Ve Çöl topraklarını aşmak için yola düştüler. Kılık değiştirip kendisini tıpkı bir Arap gibi gösterdi insanlara. Kılık değiştirmede inanılmaz yetenekli biridir. Arapların dillerini çok iyi konuşur, öyle ki şiveleriyle birlikte konuşur. Bu da onu bir Arap’tan ayırmayı imkânsız hale getirir. Ve büyük bir kahraman olan Fahrettin paşa’nın yanına Medine’ye ulaşır. Fahrettin paşa onun bu kararlılığını görünce Hayber’e kadar eşlik eder kendisine.
Gökyüzü kara haberleri verircesine korkutucu bir haldedir. Ötelerden bir ölüm sessizliği peydahlanır. Kuşçubaşı maalesef mahiyetindekilerle beraber görülmüştür. Haber çabuk ulaşır Arap temsilcilerine. 20 BİN ASKERLE Şerif Hüseyin’in kuvvetleri bu 40 kişiyi kuşatır. Amaçsızca bir çatışma başlar.. Sonucu baştan belli olan bir mücadeledir bu. Fakat o 40 adam sonuna kadar çarpışır tek tek can verir..Kuşçubaşı çaresizce sakladığı bir miktar altını çöl kumlarına gömmeye başlar. Sıra Kuşçubaşına geldiğinde onu çok iyi bilen Arap lideri öldürmeyerek esir eder. London(Landın tayms) Times Gazetesi bu çarpışmayı 12 Ocak 1917’de baş sayfasından vermiştir.
Eşref küçük düşürülmek için esaret altında tutulacağı zindanda yaya olarak götürülür. Kuşçubaşı Eşref Araplar arasında bilinen bir isimdir. Esir olduğu haberi feryat figan duyurulur kısa sürede Arap topraklarında. Şeyh’in Kanadı Kırıldı” başlığıyla çıkınca hala Osmanlı’ya bağlı ve Kuşçubaşı’ya hayran halk, gazeteleri sokaklarda yaktı. Kuşçubaşı esir edildiğinde İngilizlerin tüm Dünyada tanınan ajanı Lawrence(Lawrıns) Kuşçubaşını görmek ister. Onun hikâyelerini daha önce duymuş, bu yüzden onu çok merak etmektedir.
Lawrence bir İngiliz casusu; Kuşçubaşı EŞREF, Osmanlı ajanıdır. 2 Tarihi ajan karşı karşıya gelir .. Tarih kitapları daha öncesinde böyle bir karşılaşma yazmamıştır! 2 Büyük ajan 2 büyük düşman.. Biri diğerinin devletini yıkmaya çalışırken diğeri onun devletinin dibini oymaya çalışıyor. Lawrence Arapların Osmanlıdan ayrılması sürecinde etkin rol almıştır. Arapları kışkırtarak Türk askerine büyük zararlar verdirmiş, Türk demiryollarını tahrip ederek yardımın gelmesini engellemiştir. Araplara devlet vaat etmiş ve onları alev alev tutuşturmuştur.
Kuşçubaşı Eşref de hayatı boyunca İngilizlerle mücadele etmiş, onların planlarını bozmaya çalışmıştır. BU karşılaşma birçok tarihçi yazarın kitabında yer alır. Lawrence bizzat yazdığı günlüklerinde de yer almaktadır.
Kuşçubaşı Lawrence daha önce gördüğünü söyleyince Lawrence inanmak istemez.
Kuşçubaşı Lawrence yüzüne bakarak ona hayrete düşecek şu sözleri söyler: ‘’Bir ürdünde ‘’vaid ram’’ civarında bir Arap şeyhiyle karşılaşmış, onu isyana teşvik etmiştiniz o görüştüğünüz Arap şeyhi bendim.’’ Bu cümle Osmanlı devletinin yıkılışında bile muazzam bir istihbarat teşkilatına canlı bir şekilde sahip olduğunun kanıtıdır. Osmanlının ne kadar güçlü olduğunu gösteren tarihi bir ibaredir. Aslında Lawrence’dan haberdar olan ve planlarını engellemeye çalışan Osmanlı imparatorluğu belki de kıl payı kaçırmıştı bu casusu. Kuşçubaşının tarihe geçen en büyük cümlesi ise o an yine Lawrence söylenir: ‘’KAZANDIĞINI SANIYORSUN ANCAK HENÜZ HİÇBİR ŞEY BİTMEDİ, HÜKÜMETİNİN BAŞINA ÖYLE MUSİBETLER SALACAGIM Kİ İKİ ASIR UGRAŞSANIZ BİTİREMEZSİNİZ’’. Bu cümle üzerine birçok tarihçi ve araştırmacı İngiltere’nin 100 yıldır başına bela olan İrlanda Kurtuluş örgütünün Abdülhamit ve Osmanlı tarafından kurulduğu iddia edilmiştir.
Lawrence daha sonra kitabında onun hakkında şöyle yazacaktı: 3 tabur askerin arasında istediğini dağa kaldıran bu müthiş casus kadar; bedevi Arap kabileleri üzerinde nüfuz sahibi kimse yoktur. Cemal paşa onun yolunda gitseydi şerif Hüseyin; isyanında başarılı olmaz ya da istediği gibi gitmezdi…
Paşa esir edilir fakat her şey bitmez. Haftalar sonra Sana’nın uzak bir uçurumunda bir Türk karakolunda askerlerimiz, iki adamın ve birkaç devenin geldiğini görür. ‘’eşref paşanın adamıyız emanetleri getirdik’’. Sözleriyle şaşıran askerler Sana valisi Mehmet nedim paşayı gece yarısı uyandırır. Eşref paşanın adamları emaneti getirmiş deyince şok olur. Herkes planın yandığını, her şeyin bittiğini düşünmektedir çünkü.
Eşref paşa dehşet bir plan yapmıştır. Zenci Musa ve bir arkadaşı eşref paşa tarafından çöle gönderilmiş. Yanında 300 bin altınla.. Bedevi kılığıyla gitmişlerdir. Hatta bunlar İngilizlerce yakalanır, fakat Kuşçubaşı tutuklanmış ve adamları öldürülmüştür, kimse şüphelenmez bile bu 2 kişiden. Zenci Musa ağlayarak, ‘’çok şükür başardık’’ diye haykırır tarih huzurunda. Zenci Musa da bu olaydan sonra Türk halkı arasında efsaneleşir. İngilizler İstanbul’u işgal ettiğinde, İngiliz komutana bu iriyarı kahramanı gösterip işte planlarımızı bozup yemene altınları götüren adam diye takdim ederler. Komutan ona para ve makam mevki teklif etse de ona hizmet etmeyi asla kabul etmeyeceğini şu sözlerle ifade eder: her teklif herkese edilmez benim devletim var, devleti âliye i Osmaniye; bir bayrağım var ay yıldızlı bayrak, bir kumandanım var eşref paşa.
Kuşçubaşı Sonraki hayatında Trablusgarp, Balkan harbi ve daha birçok bölgede mücadele verir. Kurtuluş savaşında da aktiftir. İttihatçıların istihbarat teşkilatı olan teşkilatı mahsusa da bir süre başkanlık yapar. Suriye’de Fransız konsolosluğunu basıp çok gizli belgeler ele geçirir. Fakat Çerkez Ethem ile birlikte hareket ettiği için hain ilan edilince yurtdışında yaşar. Vatandaşlıktan çıkarılan Eşref İlerde af edilse de uzun yıllar yurda dönmez. 1950 yılında demokrat partinin iktidarında ülkeye döner ve kalan ömrünü huzur içinde yaşar.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum