Ufuk COŞKUN

Ufuk COŞKUN

Mail: ufukcoskunn@gmail.com

Nötr Cinsiyet Projesi!

"Bülent Ersoy, otuz beş yıldan beri ‘gay’ haklarına önderlik etseydi bugün arkasından gelen biz ‘gay’ler acınacak halde olmazdık... Bir ‘gay’ olarak ona hakkımı helal etmiyorum...” diyordu bir eşcinsel. Haksız mı?

Ne var ki gay olmayı ruh zenginliği olarak gören Zeki Müren ile Bülent Ersoy’u milletçe bağrımıza bastık! Bülent Ersoy ne güzel ezan okuyordu mesela. Sanat güneşimizdi onlar! Türkiye’nin ilk yerli ve milli eşcinselleri mi desek!

Ne güzel içselleştirdik ama değil mi? Zeki Müren’in mezarına bir türbe yapmadığımız kaldı. Neyse bunlar geride kaldı diyorsanız, hemen günümüze gelelim.

Son zamanlarda bazı CHP’li belediyelerin “özgürlük” ve “eşitlik” kavramları üzerinden LGBT’li eşcinsellere (aynı zamanda seçmenleri oluyor) selam gönderdiklerini görüyoruz.

“Hür doğup, hür yaşayanlara selamla” diyor mesela il başkanları… Korkarım bu gidişle “Ne mutlu LGBT’liyim” diyecekler. Bekliyoruz.

Türkiye’de resmi olmayan rakamlara göre yaklaşık 3 milyon civarında eşcinsel olduğu söyleniyor. Rakam konusunda ne dersiniz bilmiyorum ama sesleri gün geçtikçe gür çıkmaya başlıyor.

Öyle ki bir vakit sonra ülkemizde eşcinsellik, normal bir vakıa olarak görülecektir. Çünkü kurumlar, STK’lar ve medya üzerinden “toplumsal cinsiyet eşitliği” algısı hız kesmeden devam ediyor.

Ailelerin çocuklarına “sen kızsın” ya da “sen erkeksin” vs. türünden telkinleri, uyarıları bile tuhaf karşılanacak. Çünkü onlar geleneksel “erkek” veya “kız” rollerine girmek zorunda kalmayıp daha özgür, daha eşit daha hür olup ezilmekten kurtulabilecekler!

 Hatta kendi cinsel eğilimlerine yönelebilecekler ve içlerindeki translık veya gayliği ortaya çıkarıp; özgürce yaşayabilecekler. Özgürlük işte budur!

Bakın, Batı Özgürleşiyor!

Örneğin, Almanya, 2013’te çıkarılan bir yasayla iki cinsiyetin özelliklerini de taşıyan bebekleri kadın ya da erkek yerine üçüncü cins olarak kaydeden ya da cinsiyetini belirlememeyi kabul eden ilk Avrupa ülkesi unvanına sahip.

Fransa’da bir mahkeme, daha önce erkek olan bir Fransız vatandaşının kimliğindeki “cinsiyeti” hanesine, “nötr cinsiyet” ibaresini kullanabilmesine karar verdi.

Avustralya hükümeti de 2011 yılında pasaportlara üçüncü cinsiyet seçeneği ekledi.

Daha evvel kaleme aldığım bir yazımda da hatırlatmıştım; örneğin Vogue dergisi Ocak 2016 sayısında “nötr cinsiyetler kuşağını” işlemişti.

Time Dergisi, Mart 2017’de “Beyond He or She” kapağıyla çıktı. Sonra National Geographic, Ocak 2017 yılında Gender Revelution (Cinsiyet Devrimi) başlığıyla çıktı. Kapağına da kız gibi giydirilmiş bir erkek çocuğunun resmini koymuştu.

Embriyoya DNA müdahalesi ile iki anneli bir babalı veya üç anneli bir babalı çocuklar artık yeni bir aile kavramı olarak hayatımıza girmeye başladı. Meksika’da biyolojik olarak iki anneli bir babalı çocuk dünyaya geldi. Benzer bir durum İngiltere’de nüfusa kaydedildi.

 

Ukrayna’da da üç ebeveynli bir çocuk dünyaya geldi.

 

Bu kadar da olmaz diyorsanız sıkı durun. Amerika ‘da California‘da kurulan Rene Giuon Derneği 2500 üyesiyle, 8 yaş altında çocuklarla seks yapmayı hedeflediklerini kamuoyuna duyurmuşlardı. Bir de slogan belirlemişler: “8 yaşında seks yap yoksa çok geç kalmış olursun.” Korkunç değil mi?

Çünkü Batı, “bebeğin dudaklarını annesinin memesine doğru uzatmasını bile seks isteği” olarak tanımladı. (Freud)

Amaç aileyi tasfiye etmek.

Aslında mesele, sıradan bir sapkınlık örneği de değil. Ahmet H. Çakıcı imzalı “Ailesiz Toplum, Modern Family... Ya Sonrası?” başlıklı bir çalışmada durumun vahameti gözler önüne serilmiş.

Zygmunt Bauman, "Dünya, ıskarta insan, (işsiz) tüketilmiş mal ve eşyanın çöpleri ile doldu. Modernite için, bir varlık olan insanın ıskartaya (çöpe) dönüşmesi ile eşyanın çöpe dönüşmesi aynıdır. Atık insanlar hız kesmeden çoğalıp muazzam miktarlara ulaşırken gezegendeki çöp alanları ve atığı geri dönüşüme sokacak araçlar giderek azalmakta. Bundan sonra gündemimiz, atık insanların ve insani atıkların tasfiyesidir" diyor.

Asıl mevzuu, robotik, yapay zekâ çağında, sanayi sonrası toplumdan kalan milyarlarca insana ihtiyaç duyulmaması. Dolayısıyla atıkları/kalabalık nüfusu üreten aileye de ihtiyaç yok!

Bir sonraki yazımızda kaldığımız yerden devam edelim...

Yorum Yazın