Ufuk COŞKUN

Ufuk COŞKUN

Mail: ufukcoskunn@gmail.com

Onbaşı Kültürü ve Çeyrek Aydınlar

Baran Dergisi geçenlerde adresime çok güzel bir hediye göndermiş. Akıncı Güç Dergisi’nin ilk sayısından itibaren(1979) bir yıllık orijinal baskılarını bir ciltle kaplamışlar. Rahmetli Salih Mirzabeyoğlu’nun kaliteli yazılarını okumaktan büyük keyif aldım. Türkiye, inanın ciddi bir mütefekkirini kaybetti. Ruhu şad olsun. Bu dergileri hazırlayan ve gönderen arkadaşlara da çok teşekkür ederim.

Akıncı Güç Dergisi’nin 8. sayısında “Necip Fazıl’dan Seçmeler” bölümünde “Onbaşı Kültürü” adlı bir yazıya denk geldim. Onbaşı Kültürü, Necip Fazıl’ın 1973 yılında kaleme aldığı “Türkiye’nin Manzarası” adlı kitapta geçiyor.

Üstad burada; Mustafa Reşit Paşa’dan beri başımıza musallat olan boyacı küpü mamulü çeyrek aydınlardan bahsediyor. “Bunların seviyesini tayinde en güzel tabir Fransızların( Culture de Caporal- Onbaşı Kültürü) dedikleri ölçüdür” diyor.

Necip Fazıl’a göre; “Onbaşı kültürü, cihanı bütün meseleleriyle ilkokulun okuma kitabı çapında tanıdıktan sonra bu tanımayı kültür zannetmek ve artık hiçbir meseleye nüfuz edemez olmak, bilme ve anlama istidadını da kaybetmek diye ifade edilir.”

Devam edelim. “ Onbaşı kültürü, bazı meselelerin kabuğunu görüp içine ebediyen yabancı kalmanın ve bir fikir çilesizliği içinde mağrur bir hamakat edasına bürülü rol kesmenin ve lügat parçalamanın en canlı ifadesidir ve bu ifadeyi hele Cumhuriyet devri politikacılarında, tek tel sırması ve tek düğmesi eksiksiz bir üniforma gibi seyretmekten kolay bir şey yoktur. Terzi veya berber kalfası bile mesleğinde ehliyet belirtmek için yıllarca çalışır, kendisine göre bir nevi çile çeker ve bir esere dayanırken bunlar mebus veya bakan olmak için bu şehadet ve teminat unsurlarından hiç birine ihtiyaç duymazlar ve belli başlı bir göze görünme usulüyle devlet recüllüğü makamına konuverirler. Halk da bir türlü anlayamadığı bu tecelli karşısında ensesini kaşır, durur.”

Cemil Meriç de bu tayfayı, düşünce jigololuğu yapan züppelere benzetiyordu. “Onlar, efendisinin ilaçlarını çalıp içen ahmak uşaklardır” diyordu. Bunlar, sözde ilimci, hakikatte yobazdırlar. Bilgisizliği ile övünen bir ukala, kendini rüzgârlara kaptırmış, aydınlıkçı bir budala. Öyle ki, iki şampanya/viski bardağı arasında toplumun da toplumsal çelişmelerin de üstesinden gelirler. İlk aklıma gelenler Ertuğrul Özkök, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil vs.

Biliyorsunuz son günlerde eşek arıları gibi saldırıyorlar.  İlkokul hayat bilgisi ve inkılap tarihi kitapları seviyesinde bir çapsızlıkla, çarşamba pazarında karpuz satan manav üslubuyla bizim ezik, korkak muhafazakârları dövüyorlar. Üç beş tane yazar hariç kimseden ses çıkmıyor.

Peki, suçları ne? Diyanet Başkanı, hasta, yaşlı bir adamı, 10 Kasım’dan bir gün önce ziyarete gitmiş de ondan. Biri dedesi yaşındaki bir adama, Fesli Deli Kadir diyor, diğeri ülkenin en terbiyesiz adamı bir diğeri de müptezel ve daha ağza alınmayacak ne hakaretler…

Biri açıktan yüzlerine “Yarasalar” diye haykırdı. Google’den iki tane yabancı isim araklayarak kendini entelektüel zanneden bu şezlong aydınına göre; Allah’tan, Alman Wilhelm Condrad röntgeni, İngiliz Fleming antibiyotiği bulmuş da biz hala nerelerdeymişiz. Müslümanlar bilimde hiçbir şey üretmemiş.
Bilim tarihi denildiğinde akla zaten Almanya, İngiltere, Japonya bir de bu Kemalistler gelir.

Bilirsiniz bundan yüz yıl kadar önce Kemalist bilim adamları Konya Ovası’na dünyanın en büyük bilim, teknoloji üssünü kurmuşlardı. ABD daha Ay’a gitmeden çok önce Mars’a ilk adımını atan bir Kemalist’ti. Başında şapkasıyla bize oradan selam göndermiş, altı oklu bayrağı da Mars’a dikip geri gelmişti.
Yıllar sonra AK Parti adında bir parti iktidar olduğunda yaptığı ilk iş, bu uzay istasyonunu kapatmak oldu. Artık Kemalist, laik, çağdaş bilim insanları Mars’a seyahat yapamıyor. Oradaki tüm bilimsel gelişmeler yarıda kaldı. Bilim dünyasındaki eksiklikleri hala hissediliyor. Bu yüzden yarasalar diye haykırıyor!

Bu andaval yazar, kendilerini böyle mi görüyor acaba? Diyanet İşleri Başkanı’nın yaptığı ziyaret hangi aydınlığınıza, bilimsel çalışmanıza gölge düşürdü?

Bu ülkedeki insanlar nefes alışverişlerini bile size göre mi ayarlayacak? Nasıl giyinmeleri gerektiğini, ne şekilde saç, sakal bırakacaklarını, ziyaretlerini, neyi seveceklerini ya da üzülecekleri vs siz mi belirleyeceksiniz?

Bu denli açıktan hakaret eden bu çapsızlara karşın sevgili muhafazakârlarımız da hala “zamanlama manidar” diyerek mevzuyu yuvarlamaya çalışıyor. Oysa ağızlarıyla kuş tutsalar bu azgın tayfaya yaranamayacaklarını öğrenemediler.

Lügatlarında insana dair hiçbir değer yer etmeyen, bu coğrafyanın kültürüne, diline, üslubuna dair en ufak bir fikirleri dahi olmayan Türkiye’nin bu kibirli, ağzı bozuk, seviyesiz müstemleke aydınlarından artık gına geldi. Bu tayfanın karşısında dik durun. Kendiniz olun.

Yorum Yazın