Mustafa ARMAĞAN

Mustafa ARMAĞAN

Mail: marmagan1@hotmail.com

Siyonist propaganda kitabı ‘Anne Frank’ın Günlüğü’ kurgu mu?

İnsanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaş olan 2. Dünya Savaşı birçok mağduriyeti beraberinde getirdi. Yahudiler, Çingeneler ve diğerleri katliamlarla burun buruna gelmekten kurtulamadı. Toplama kampları, aşağılanmalar ve insanlık dışı muameleler normalleşti. İnsanlık savaşta yaşanılan vahşetlere sesini yükseltme imkânı yakaladığında diğer milletlere yapılan zulümleri görmezden gelen Batı(!) Yahudilerin soykırıma uğradığını kabul edecek ve bir “mağdur edebiyatı” dünyayı kasıp kavuracaktı.

Hemen her kitapçıda bulabileceğiniz Anne Frank’ın Günlüğü bu fırtınayı destekleyecek propaganda malzemelerinin başında gelir. Filmlere konu edilecek, dilden dile tercüme edilecek, tiyatro eserlerine malzeme olacak ve Yahudi Soykırımı’nın delili olarak lanse edilecekti.

Fransız edebiyat profesörü Robert Faurisson’un Anne Frank’ın Günlüğü Sahte mi? başlıklı çalışması Yahudi Soykırımı iddialarına farklı bir bakış getiriyor. Günlüğü bir kuyumcu titizliğiyle ele alan yazar, içerik ve dilbilgisi tutarsızlıklarını birer birer yakalayıp sunuyor.

Metnin kaleme alınışının üzerinden yaklaşık 50 yıl geçmesine rağmen tartışmaların odağında yer alan Faurisson yazdıkları sebebiyle “lince maruz kalmış” bir akademisyendir.

Anne Frank’ın Günlüğü’ne büyüteç tutmadan önce Fransa’nın prestijli üniversitelerinde ders veren Faurisson, günlükteki tezat ve çarpıklıkları gündeme taşıdığı dakikadan itibaren emsaline az rastlanır bir saldırıya maruz kaldı. Akademiden uzaklaştırıldı, eserini basacak yayınevi bulamadı, “anti-semitik” olmakla suçlandı ve bir cadı avının öznesi haline geldi. Oysa yalnızca işini, yani metin tenkidi yapmıştı.

Frank ailesinin uzun süre kaldığı iddia edilen evde üç soğuk kış boyunca yaktıkları sobadan çıkan dumanlar nasıl oldu da Nazi komşuları tarafından fark edilmedi? Ya da evin meyve-sebze ihtiyaçlarını karşılayan manav dükkânını kime emanet edip Frankları ziyaret ediyordu? Uzun zamandır perdesiz kalmış eve perde çekmeleri hiç mi Nazi askerlerinin dikkatini çekmemişti? Ve kitabın yazarı olarak lanse edilen 13’ündeki Anne Frank yaş ve eğitim açısından değerlendirildiğinde o “muazzam” edebî cümleleri nasıl kurabilmişti?

Yoksa babası Otto Frank mevcut birkaç sayfa notu “Yahudi Soykırımı” balonunu şişirmek için savaştan sonra “günlük” haline mi getirmişti? Faurisson günlüğün orijinal dili olan Felemenkçe metin ile çevrilen Almanca ve İngilizce metinler arasında adeta dans ederek büyük bir “edebî sahtekârlığı” deşifre etmiş.

Kullanılan kelimelerden üsluba kadar yazar genel olarak “Soykırım endüstrisi”ne dikkat çekmiş. Mağduriyet edebiyatını dünya gündemine yerleştiren Soykırım tacirlerini deşifre eden başka isimler de olmuştu.

Sözü Müslüman olan Fransız Komünist Partisi teorisyeni Roger Garaudy’ye bırakalım; İsrail:Mitler ve Terör adlı kitabında şöyle diyor:

“Bu roman edebiyatının şahı, dünya çapında çok satan eser olan Anne Frank’ın Günlüğü’dür. Harikulade heyecan verici olan roman gerçeğin yerini almakta ve bir kere daha efsaneler karşımıza tarih olarak çıkmaktadır.

25 ve 26 Nisan 1988 Toronto Davası’na müdahale eden İngiliz tarihçi David lrving, Anne Frank’ın Günlüğü konusunda şu şehadette bulunur:

“Kendisiyle senelerce mektuplaştığım Anne Frank’ın babası, sonunda “Günlük”ün elyazmasının bir laboratuvarda incelenmesine razı oldu. Bir belge üzerinde itiraz olduğunda ben her zaman bunun yapılmasını isterim.”

Bu bilirkişiliğe girişen laboratuvar, Wiesbaden’deki Alman polis kriminal laboratuvarıdır. İnceleme sonunda görüldü ki Anne Frank’ın Günlüğü’nün bir kısmı tükenmez kalemle yazılmıştı (bu tür kalemler piyasaya ancak 1951 yılında sürülmüştür, oysa Anne Frank 1945’te ölmüştü)”.

David Irving devam ediyor: “Anne Frank’ın “Günlük”ü hakkında benim kendi edindiğim kanaat şudur ki, bunun büyük bir kısmı kesinlikle bir Yahudi tarafından on yıl kadar önce yazılmıştır. Bu metinler kızının bir toplama kampında tifüsten trajik bir şekilde ölümünden sonra, babası Otto Frank tarafından alınmıştır. Babası ve tanımadığım diğer şahıslar, hem babasını, hem de Anne Frank Vakfı’nı zengin edecek olan satılabilir bir şekle sokmak için bu “Günlük”ü düzeltmişler. Ne var ki eserin tarihi belge olma bakımından hiçbir değeri yoktur, çünkü metin tahrifata uğramıştır.”

Yahudilerin soykırım edebiyatı Anne Frank’ın Günlüğü’ne inhisar etmiyor elbette. Çevrilen yüzlerce film ve dizi, kitaplar, dergiler, sosyal medya hesapları, siteler ve son çatışmada gördüğümüz “40 başı kesilmiş bebek” gibi Siyonist yalanları ne kadar mahirane bir şekilde servis edebildiklerini görünce fazla şaşırmıyoruz buna.      

 

Makale Yorumları

  • Tolga14-10-2023 12:33

    Siyonizm'in ne kadar büyük ve akıl almaz bir propaganda gücü olduğunu her akıl sahibi insan bilir. 11 Eylül’de 2977 masum insanın bir tezgâh uğruna nasılda hiç edildiğini TV canlı canlı izledik.Budan daha başka örneklerde mevcut elbet. Anne Frank da bu yalanların en duygusal en romantik olanlarından biri. Bu konuda batı dünyasından da pek çok entelektüel itirazdan bulundu hocamın da yazısında belirtiği gibi, lakin her seferinde Siyonizm kamçısı ile cezalandırıldılar. Bunun en yakın örneği sanırım Roger Garaudy’nin “İsrail, Mitler ve Terör” isimli eseri idi. Yazar bu eser sebebi ile “Modern Fransız basını” tarafında bir itibar suikastine uğratılmıştı çünkü Siyonizm Fransa’da da tüm basına hakimdi. 1999 yılında Fransız yargısı tarafından da hapse mahkûm edilmişti. Demek ki doğruyu savunmak da insanı mahkûm edebiliyordu.

  • Aydanur12-10-2023 18:16

    Siyonizm propagandası hiç bir mecrayı boş bırakmıyor. Özellikle genç zihinleri. Kaç genç bu meşhur günlüğe, mantıksal analizle yaklaşıp tarihi hakikatle alakası olmadığını çözebilir. Oyun büyük, bizler kendi gerçek tarihimizi yazmazsak, onlar kendilerini mazlum ve meşru gösterirken bize tarihinden utanan nesiller sunmaya devam edecek. Tarihle birlikte düşündüren kaleminize sağlık.

Yorum Yazın