Ufuk COŞKUN

Ufuk COŞKUN

Mail: ufukcoskunn@gmail.com

Soros’un Kırmızı Devrim Operasyonunu Öven Siyasetçi!

Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında; “Gezi olaylarından kimse intikam alamaz. Gezi olayları bu ülkenin demokrasi ve özgürlük sesidir” diyerek her zaman olduğu gibi ne denli ülke ve demokrasi karşıtı bir siyasetçi olduğunu bir kez daha gösterdi. Kavala üzerinde daha geçenlerde “Hepimiz gezideydik” hashtagı açılarak çapulcu zihniyeti hatırlayınız.

Bakınız bu âlemde 31 Mart Vakası kadar mizansen, kurgusu önceden hazırlanmış, organizeli bir kalkışma varsa o da Gezi operasyonudur. 3. Köprü, 3.Havalimanı ve Kanal İstanbul gibi büyük projelerin iptalini isteyen, gerici, çapulcu zihniyet bir taraftan da ağababalarının rantı ve gücü elinden gitmesin diye sokaklara dökülmüş, her yanı yakıp, yıkıp, dökmüşlerdi.

Tahrir’de Mursi ( Mısır halkının iradesi), Taksim’de ( Gezi Darbe Girişiminde) Erdoğan linç edilmek istendi. Mursi’nin ellerine kelepçe takanlar, Erdoğan için de aynı densizliği yapmak istemişlerdi.

Ahmet Altan ve Can Dündar gibi şahıslar yaşanan bu şiddeti, Türk tarihinin en etkileyici halk direnişi olarak takdim ediyordu.

Bir taraftan sevgilisiyle el ele tutuşan apolitik bir gençlik diğer taraftan onlara namaz kıldıran ve zalim sultana(!) karşı cihada çağıran sözde bir imam, diğer taraftan şehrin sokaklarına bol küfürlü “Diktatör Tayyip istifa!” yazanlar ve tüm bunlar yaşanırken The Economist’in seçimle iş başına gelen bir başbakanı padişah olarak manşete çekmesi ve BCC başta olmak üzere bir kısım dünya basınında Tayyip Erdoğan’ın diktatör olduğunun işlenmesi, yazarlar, sanatçılar, bir takım ritüeller ve kırmızı rengin simgeleşmesi.

FETÖ yayın organının kıdemli yazarlarından Ahmet Turan Alkan, katıldığı bir TV programında bu hakikati; cemaatin AK Parti ile bir derdi olmadığını, sorunun Tayyip Erdoğan’dan kaynaklandığını ifade ederek dillendirmişti.

O günlerde gerçek rengini belli eden Taraf Gazetesi, sürece, bir günde üç manşetle hızlı bir dalış yapmıştı. İlk manşeti; “Ekonomiyi Çökertecek” şeklindeydi. “Başbakan’ın Tunus’tan yaptığı açıklamaları nefesini tutarak izleyen piyasalar çok sert tepki verdi. Yarım saat içinde borsa çöktü, döviz ve faiz zirve yaptı.”

 İkinci manşet; “Erdoğan Türkiye’yi Yakıyor” “Başbakan, Tunus’tan tansiyonu yükseltici açıklamalar yaptı. AKM’yi yıkacağını, Topçu Kışlası’nı yapacağını söyleyen Erdoğan, ABD Büyükelçiliği’ne saldıranlarla Taksim’i yıkıp dökenler aynı” dedi.

Üçüncü manşet; “Hükümet hayal kırklığı yarattı” şeklindeydi. Hükümetin Gezi Parkı protestoları konusundaki yaklaşımını eleştiren Avrupa Parlamentosu: Türkiye’nin tavrı bizi hayal kırıklığına uğrattı. Türk siyasetinde uzlaşma kavramı bulunmuyor. Asker kökenli yazar ise köşesinden “Çok korkuyorum çok” diye haykırıyordu.

Küreselcilerin güdümündeki dış basın da üst üste dört seçim kazanmış legal bir hükümet aleyhine yayınlar yapmaktan geri durmadı.
 ABD: CNN, FOX, ABC, New York Times, Washington Times, Washington Post, Boston Globe
İngiltere: BBC, The Guardian, The Times, The Telegraph, Daily Mail, Financial Times, The Independent, The Observer, Daily Mirror, The Sun İtalya: Corriere Della Sera, La Stampa, RAİ1
Almanya: BİLD, ZDF, RTL, Allgemeine Zeitung, Berliner Morgenpost
Fransa: TF1, Le Figaro, Le Monde, Liberation
İspanya: El Pais, ABC Spain
Norveç: Dagbladet, Nationen
Danimarka: Politiken  ve Belçika’d De Standaard. İçerideki Sözcü, Birgün, Cumhuriyet gibi yayın organlarını söylememize gerek bile yok.  

Öyle ki Kanada’da bir milletvekili Atatürk’ten alıntılar yaparak başladığı konuşmasını Tayyip Erdoğan’ın diktatörlüğüyle bitirmekteydi.

Bir darbe kalkışması olan Gezi olaylarının patlak verdiği günlerde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) “Psikiyatri Gezi Direnişini Konuşuyor” başlıklı Gezi olaylarına özel bir sayı hazırlamıştı. Türkiye’deki tüm psikiyatrlar adına hazırlanan bu özel sayıda uzman psikiyatrlar Gezi Ayaklanması, Gezi direnişi, Gezi dili ve Gezi ruhu benzeri başlıklarla yazılar kaleme almışlardı.

 Psikolojik analizler yerine siyasi bir dilin hâkim olduğu bu dergide Gezinin, diliyle, söylemiyle, ruhuyla, otoriteryanizme, despotizme, neoliberal talana ve iktidardaki AKP’ye karşı bir başkaldırı ve bir devrim hareketi olduğu ifade diliyordu.

Örneğin bir yazıda; “Önce terimlerde anlaşalım. Söz konusu olan bir ayaklanma veya başkaldırıdır. Hükümet istifa ettiği an, olup bitenler retrospektif, yani geriye dönük bir bakışla devrim olarak nitelenmeyi hak edecektir. O zaman yaşadığımız toprakların görüp görebileceği en büyük hadise gerçekleşmiş olacaktır. Jöntürk’, Gençtürk demektir, dünyanın bütün dillerine Türkçe tarafından hediye edilmiş bir tabirdir. Padişahı kulağından tutup aşağı indirmiş bir halkın genç aydınlarına ecnebilerin duyduğu hayranlığı dile getirir.”

Gezi’de hedef kuşkusuz Erdoğan’dı. Önce onun diktatör, despot ve tek adam heveslisi olduğu propagandası yapıldı eğer bu tutsaydı kendi ifadeleriyle güya kulağından tutup aşağı indireceklerdi!

O günlerde hiç unutmuyorum Ömer Faruk Gergerlioğlu adında biri ısrarla itidal çağrısı yapıyor ve kampanyalar düzenliyordu. Hazırladığı bir metinde şu ifadeler yer alıyordu. “Gezi protestosu, dünya âlem herkese, bu ülkede sivil toplumun devlete söyleyecek sözü olduğunu -ve bu sözün önemsiz olmadığını- gösterdi. Devlet de toplum da; yukarıdan bir üslubun, otoriter bir söylemin belirleyici olamayacağını gördü. Devlet, toplumu dinlemeli, hassasiyetlerini anlamalıdır, bunun şart olduğu anlaşıldı. Devlet itidalli olmalıdır.”  Tabi, itidalli olsun ki Soros’un paralı militanları Erdoğan’ı devirsindi değil mi?

Kısacası, Gezi, ağaç kisvesi altında yaklaşık 3 milyon kişiyi harekete geçiren ve doğrudan Erdoğan’ı hedef alan bir kalkışmaydı. GENAR’ın yaptığı bir araştırmaya göre eyleme katılanların %58’i Erdoğan’ı devirmek sadece %3.4’ü çevre hassasiyeti için bu eyleme katılmıştı.

Murat Akan’ın kitabında da yer verdiği gibi ilginç olan Soros’un çocukları Gezi’den tam 6 ay önce “OccupyTurkey” adlı bir Facebook sayfası kurmuşlardı. Burada “direnAnadolu” bağlantı adını seçerken livestream adlı video yayın sitesindeki hesapların adı da “revolistanbul” idi. Yani diren İstanbul! Gezi’de sürekli gündem olan “DirenGeziParkı” sloganı işte buradan çıkmıştı.

Daha da ilginç olanı yine Gezi’den bir yıl kadar evvel Taksim’de Mehmet Ali Alabora ve ekibi ilginç bir tiyatro sahnelediler. Tiyatronun adı “mi mimör” Pinima isimli hayali bir ülkede “mi “ notasının yasaklanmasıyla çıkan halk isyanı işleniyordu. Oyun, Gezi eylemleri başlamadan Türkiye’de tam dört kez trend topic oldu.

Tiyatro aynı zamanda bir tatbikattı! Seyircilere mutlaka akılı telefon getirmeleri çünkü onların da bu oyunun bir parçası olduğu söyleniyordu. Gezi, başarılı olsaydı hiç kuşkunuz olmasın adı Kırmızı Devrim olacaktı.

Bakınız, Soros, Ford, Rockefeller ve Carnegie vakıflarıyla Pentagon ve CIA namıma iş tutan bir barondur. Sırbistan’da Otpor/direniş, Gürcistan’da Kmara/yeter, Ukrayna’da Pora/zamanı geldi, Kırgızistan’da Birge/birlikte gibi sivil direniş uzmanlarından oluşan örgütleri finanse ederek o bölgelerde çeşitli renklerde devrimlere imza attı. Devamında Türkiye vardı.

Şimdi kalkmış Kemal Kılıçdaroğlu bunun bir demokrasi ve özgürlük hareketi olduğunu ifade ediyor. Sen bu ülkeye yabancı bir adamsın Kılıçdaroğlu. Partin de bir Türk partisi olmaktan çok uzak.

Yorum Yazın