Elif E. BAYRAKTAR

Elif E. BAYRAKTAR

Mail: elif.alaca@hotmail.com

Yalan, İftira, Apaçık Günah

İnanan erkek ve kadınları, yapmadıkları bir şeyden ötürü incitenler, şüphesiz iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiş olurlar. (Ahzab Suresi, 58)

Allah'a gönülden iman eden ve insanları da Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaya çağıran samimi inananlar Allah'tan korkup sakınan, insanlara hoşgörüyle yaklaşan, çevrelerine huzur ve güven telkin eden, adil davranan ve Allah’ın sınırları içinde yaşama çabası içindeki insanlardır. Nefsani ve dünyevi hırslara kapılmaktan sakınırlar; bu nedenle kimseyle çıkar çatışması yaşamazlar. Ancak bu erdemli özelliklerine rağmen, tarihin her döneminde sözlü ve fiili saldırılara maruz kalırlar.

Bunun sebebi nedir?..

Yalan ve iftiralarla saldıran bu kişilerin müminlere karşı olmalarının altında yatan, gerçekte Allah'a ve dinine karşı olmalarıdır. İçlerindeki büyüklenme arzusu nedeniyle, kendilerine can veren ve sayısız nimet sunan tek güç sahibi Allah'ın varlığını kabul edemezler. Dünya hayatına karşı duydukları hırs ve bağlılık nedeniyle gerçeklerden kaçarlar; çünkü dini kabul ettiklerinde üstlenecekleri sorumluluklar olacaktır. Kimseye karşı sorumlu olmak istemez, yapıp ettikleri nedeniyle Allah’ın huzurunda sorgulanacakları günü düşünmezler. Kendilerine Allah'ı ve dini, ölümün yakınlığını ve sorgulanmayı hatırlatan insanlara karşı öfke besler, onları tehdit gibi görürler.

Bu sapkın düşünceleri nedeniyle, iman edenleri engellemek, kendi batıl dinlerine geri çevirmek için çaba gösterirler. İman edenleri kendilerince yıldırmak, vazgeçirmek için iftiralar atmak bozguncu kişilerin çok sık kullandıkları yöntemdir. Planlar yapar, tuzak kurar, iftira atar, kendilerince eziyet verici sözler söyler, alay eder, türlü karanlık yöntemler denerler. Ellerini ve dillerini düşmanlık için kullanırlar;

"Eğer sizi ele geçirecek olurlarsa size düşman kesilirler, ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar. Onlar sizin inkâr etmenizi içten arzu etmişlerdir." (Mümtehine Suresi, 2)

İftiracı, incitmek için, karşısındaki insanın inandırıcılığını sarsmak için, çoğu zaman intikam duygusuyla iftira atar. Aslında kendi gizli suçlarını saklarken, bilinçaltını dışa vurur. Psikolojide “yansıtma” diye bir rahatsızlıktan söz edilir. İftiracı kendi kusur ve yanlışlarını, çirkin özellik ve davranışlarını direkt karşısındaki kişilere yansıtıp, bunlar sanki karşısındakilerin kusurları, özellikleri ve davranışlarıymış gibi onlara yükler.

İnsanların itibarı hakkında konuşmak hafife alınacak bir konu değildir. İnanan insan fâsıktan gelen habere aldanmamalı, bundan şiddetle kaçınmalı. Güzel ahlâk; işi olmayan şeyleri bırakmayı, insanlar hakkında zanda bulunmamayı, üzerine konuşmamayı gerektirir. Nur Suresi, 15 ve 16. ayetler iftiraya inanma ve yaygınlaştırma konusuna vurgu yapar: 

“O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz ve bunu kolay sandınız; oysa o Allah Katında çok büyüktür. Onu işittiğiniz zaman: "Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah'ım) Sen Yücesin; bu, büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi?”

"İslâm’da, ilke olarak insanlar aleyhinde onları aşağılayıcı, kötüleyici ve incitici mahiyetteki her türlü söz ve davranış yasaklanmıştır. Bir kimsenin aleyhinde yapılan konuşmanın gerçeği yansıtması, onu gıybet olmaktan çıkarmaz. Nitekim Hz. Peygamber (SAV), bir kişiyi kendisinde bulunan bir kusurla anmanın gıybet, ona asılsız bir kusur veya suç isnat etmenin ise iftira olduğunu bildirmiştir. Kur’an-ı Kerim’de müminlere kendilerinin, ana babalarının ve yakınlarının aleyhine bile olsa, adaleti yerine getirmeleri emredilmiştir. Şurası bir gerçek ki bu emir aynı zamanda asılsız isnat ve iftiralara uğrayan masum insanları koruma görevini de kapsamaktadır." (*)

İman etmeyen ya da imanî zafiyet içinde bir insan için iftiraya uğramak adeta yıkımdır. Her olayın Allah'ın bilgisi ve kontrolü altında gerçekleştiğine kesin bir bilgiyle inanan insan ise en acımasız iftiraya maruz kaldığında bile onu Allah'ın kendisi için hayırla yarattığına ve ardından mutlaka bir güzellik geleceğini bilir. Geçmiştekilerin yaşadıklarının kendi başına geldiğini düşünür hayrete düşmez, üzülmez, umudunu yitirmez. Şüphesiz iftirayı üzerinden atmak için meşru yollara başvurur ancak bunun, Allah Katından bir deneme olduğunu, her zorlukla beraber bir kolaylık yaratıldığını bilir, sabırlı, tevekküllü, kararlı davranır.

Sonuç olarak; en dikkat çekici olan şudur ki hiçbir iftiracı amacına ulaşamaz. Çünkü Allah, samimi kullarını atılan iftiralardan eninde sonunda temize çıkarır.

Ey iman edenler! Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın; ki sonunda Allah onu, demekte olduklarından temize çıkardı. O, Allah Katında vecihti. Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve sözü doğru söyleyin. (Ahzab Suresi, 69-70)

“Sözü doğru söyleyin” buyuruyor Allah. İftira yalandan kaynak bulur. Delilsiz, yalanlarla insan karalamak karaktersizliktir, seviyesizliktir. Bugünlerde sürekli seviyesi düşen bir yalan çukurunda yaşıyoruz adeta. Ancak bütün kirli çabalar, bugün de aynı şekilde sonuçsuz kalacaktır. Çamur atıldığında müminin üzerinde iz kalmaz; çünkü atılan pisliklerden onu temizleyip arındıran Rabbidir.

(*)Diyanet Aylık Dergi

Yorum Yazın