Bekir BAŞYURT

Bekir BAŞYURT

Mail: bekirbasyurt@hotmail.com

İllimunati'nin Korku İmparatorluğu..

Global tüm dünyayı gizli bir örgüt olan İllimunati yönetiyor. İl limua. Latincede limua ışık demek. O FETÖ’ cü diye anılan cıamossad ajanlarının cebindeki meşhur 1 dolarların arka yüzünde 'İllimunatinin Piramidi' ve en tepesinde 'İblis ‘in gözü' ve o gözden yayılan lumia yani ışık;  İblis ‘in Işığı.

   İblis'in Işığı ve bu Işığın altında toplananlar. Tabi ki bu piramidin en tepesinde, en uç noktada Great Kraliçe ve hemen altında asil ırk malum 12 aile var.

Rothschild ve Rockefeller'den aşağı doğru, piramidin en tabanındaki hizmetkarları olan masonlara kadar uzanan bir dünya çapında global bir örgütlenme.

   Bu örgüt silahtan spora tüm Global yapılanmayı kuruyor, denetliyor ve çalıştırıyor. En başta kağıt parayı bol bol basıp basıp tüm insanlığı sömürüyor.

   Sokağınızdaki Laz Bakkal'ı yok eden nereden estiği belli olmayan bir furya ile çoğalan marketler zincirlerini bile bu yapılanma kuruyor. Size göre biraz uçuk bir tanımlama olabilir ama maalesef yediğiniz ve içtiğiniz gıdaları bile -ayıptır söylemesi ama sizin kedi ve köpeğinize verdiğiniz mamaları seçip denetlemeniz gibi- sizin gıdalarınızı da o market raflarına yönlendirerek sizin gıdanızı denetliyorlar ve size bol bol GDO'lu, bol bol şekerli ve unlu gıdaları ucuz ucuz yediriyorlar. Sizler onların goimleri yani kölelerisiniz, besili olmalısınız ama kölenin gıdası da malum ölmeyecek kadar gıda..

   Madem bu kadar güçlüler neden biz köleleri o 'Güçlü Nükleer Silahları' ile yok etmiyorlar?

   İllimunati İmparatorluğu ve tüm sömürü sistemlerinin temel prensibine göre;  “Kral tek başına kral olamaz.” Sadece Kral ve tahtı mantıksız değil mi? “Kölesiz krallık olamaz.  Köleler Efendiler için çalışıp üretmeli”

   "Kölelik; insanlık tarihinin en eski, yüzlerce yıl ayakta kalmış en güçlü kurumudur”. On bin yıllık insanlık tarihinde toplumları yöneten iktidarlar kendi iktidarlarının varlığına karşı bir tehlike gördükleri iktidarlara karşı daim savaşmışlardır. Savaş ve ölümler Habil ile Kabil'den beri süregelmektedir. Savaş bir meydanda iki silahlı grup arasında yapılır; dörtte biri ölür, dörtte biri kaçar ve diğer yenilen rakip ordunun kaçamayan yarısı ise artık 'zincirli köle'dir..

  Köleler olmasa İmparatorluklar ve bu imparatorlukların taştan, mermerden medeniyet şaheserleri asla olamazdı. Mısır, Çin, Pers, Roma, Aztek ve Maya medeniyetleri diye bir şey olamazdı. Mısır piramitleri, Çin Seddi, Babil, Colesium ve hatta Mimar Sinan'ın şaheserleri bile olamazdı. Eskiden maalesef bu yapıları yapan devlet müteahhitleri yok idi. Savaş meydanlarında ele geçirilen köleler var idi ve bu köleler çalıştırılarak bu eserler bina edildi.

   Yamuk yumuk bir taş, ayakları zincirli bir köle ve kölenin elinde de bir çekiçle murç. Bu taşı şu ebatta dikdörtgen haline getir!. Ben asil bir şövalyeyim! Köleye çalışmaya başlayana kadar yemek yok! Bir kaç gün sonra açlığa dayanamayan köleden çekiç sesleri gelmeye basmıştır.

   "Açlık kitleleri yönetmek için tarih boyunca kullanılan en büyük silahtır”. İşte GDO'lu ve hormonlu gübreler ile yapılmaya çalışılan budur. Belki fark edemediniz ama yirmi sene önce hiç tüketme alışkanlığınız olmayan gıda ve içecekler şu an mutfağınızda ve hiç bitmeyen bir istek ile bu gıda ve içecekleri tüketme arzusundasınız. Yani bu gıdaların artık bağımlısı oldunuz.

   Bilim adamlarına göre biz beynimizin en fazla %10 unu kullanabiliyor muşuz. Ama beyin alt ekranda devamlı çalışıyor, Siz uyur iken bile. Beyin mükemmel. ALLAH beyni yaratınca; senden hoş bir şey yaratmadım, demiş. Tabi ki beyni sadece bilim adamları değil İllimunati de keşfediyor!

  Beyne ulaşmanın yolu, sinirlerdeki elektrik dalgaları ile beyne veri göndermek. Bunu da vücudun duyu organları ile yapabiliyorsunuz. Göz, kulak, burun, dil, deri gibi. Vücudun algılama noktalarından. Siz televizyonu seyreder iken bu dikdörtgenin bir üçgen kenarından diğer paralel üçgen kenarına; bu ekranın 3840 noktasından gözünüze görsel veri akışı yapılmaktadır ve saniyeden daha kısa bir sürede beyin bu 3840 veriyi çözümleyip sonuca ulaşmaktadır. Göz, kulak, burun, yemek yediğiniz ağzınızdaki diliniz bile hemen hepsi hiç durmadan beyne veri aktarmaktadır. Beyniniz bu verilere hiç ama hiç doymuyor, ta ki siz yaşlanana kadar. İşte İllimunati de bu mükemmel ve hiç doymayan insan beynini keşfetti ve buradan size saldırıyor ve sizi köleleştiriyor..

  Evinizdeki televizyon, elinizdeki telefon, kulağınızdaki çılgın pop melodileri, artık kış günü bile yeme ihtiyacı duyduğunuz o dondurma, mc donald ve burger deki havalandırmadan burnunuza ulaşan insanın iştahını açan ve bağımlılık yapan o mis gibi koku. Hepsi maalesef birer İllimunati organizasyonudur..

   İllimunatinin en büyük İdegoğu sizin Şarlo diye bildiğiniz Yahudi Siyonist’i Charlie Chaplin’dir. Bundan yüz yıl kadar önce sinema ile beraber sinema salonları da gelişiyor ve insanlarda bir sinema salonlarına gitme kültürü oluşuyordu. Şarlo gözlemliyor ve bakıyor ki; insanlar bu kapkaranlık salonda sadece gözlerine ulaşan 'ışık' ve kulaklarına ulaşan 'ses' ile başka bir dünya da yaşıyorlar! Yani beyin; bu karanlık salonda kendine, ne tür bir veri ulaşır ise o kadarlık bir sonuca ulaşıyor ve kendine dayatılan o yalancı hayal dünyasında yaşıyor!..

  Şarlo buna -hepinizin bildiği ama bir türlü temelini yürütemediği tanımlama olan- "Hayal Perdesi" adını veriyor ve diyor ki; peki biz bu hayal dünyasını bir sinema salonu insana oynamak yerine, daha geniş tüm insanlığı kapsayacak tüm Global Dünya'ya bu oyunu niye oynamayalım? diyerek. Yüz senedir tüm insanlığa İllimunati oyunlar oynuyor, oynuyor, oynuyor. Hem de tüm insanlığın, sizin canlı canlı gözünüzün önünde, her akşam tv de, uluslararası haber kuşaklarında bunu seyir ediyorsunuz.

   Hepsi bir kurgu, senaryo ve oyun:

   Trump:  - Kim seni ve ülkeni dümdüz ederim.

    Kim    :  - Füzeleri ateşliyorum.

    Oynanan Oyun:  Köyün ağasına  -veya kasabanın şerifine diyelim-  karşı gevşeyen marabaları hizaya getirme oyunu.

   Tıpkı bizim Türk filmlerindeki gibi; Global Köyün Ağası  -Şener Şen gibi-  tüm maraba köylüleri köy meydanında toplar -veya Trump gibi tv ekranlarında- ve önceden ayarladığı adamlarını  -hain İlyas Salman veya Kuzey Koreli bıçkın delikanlı Kim- bir güzel falakaya çeker. Marabalar bu kazananı önceden belli tiyatrodan sonra bir anda hizaya geliverirler..

    Yani akşam tv de seyir ettiğiniz uluslararası haberlerin dörtte üçü bu tip tiyatral global oyunlardır. Tabi gördüğünüz figüral karakterler hariç birde geri planda bu senaryoları yazan İllimunatinin senarist ve yapımcıları var. Şöyle hafıza kartınızı zorlarsanız bu tip oyunları çok ama çok seyir ettiniz ve ediyorsunuz. Gözden kaçırdı iseniz hatırlatalım. Bu Trump ve Kim şaklabanlığının sonunda Kuzey ve Güney Kore dostça tek ülke olarak Kış Olimpiyatlarına beraber katıldı.

   İllimunati bu gücü nereden mi alıyor; sınırsızca bastığı Dolar’dan. “Dolar şu an dünyadaki en güçlü silahtır…"Dolar sonuçta bir ağaç, ağaç tozu, selülozdan üretilmiş 'bir kâğıt'. İkinci Dünya savası ile oluşturulan kaos ortamı sonrası; 1944'de 44 ülkenin Bretton Woods uluslar arası anlaşması ile dolar uluslar arasındaki global dünya ticaretinin en büyük tedavül parası olarak kabul edildi ve o günden beri Amerika sınırsız ve kontrol edilmeden kağıt dolar basıyor.

   Biz senede 1 trilyon dolar üretim yapıyoruz, Amerika 20 trilyon dolarlık üretim ile dünyanın en büyük ekonomisi gözüküyor.

   Senelik dünya ticaret hasılası ise 100 trilyon dolar. Ve bu global dünya ticaretinde; ülkelerin kendi ürettikleri mallar bir diğer ülke ile 76 senedir dolar ile mübadele ediliyor. Yani dolarsız Dünya'da bir nevi yaşam yok. Her şey dolar ile. Çikita muz güney Amerika’dan; dolar ile. Şili’nin And Dağlarındaki dünyanın en güçlü bakır madenleri; dolar ile. Arabistan’ın petrolleri; dolar ile. Yani tüm dünya kaynakları dolar ile mübadele ediliyor.

   Peki, sonuçta bir kağıt olan bu doları kim basıyor. Tüm dünya da ki hatta ülkemizdeki kâğıt paraları İllimunati basar. Asla ve asla bu 12 aile haricinde bir başkası kâğıt para basamaz! Siz ülke olarak harıl harıl üretiyorsunuz ama İllimunati matbaada kolayca kağıt para basıp basıp bunları sizden alıyor..

    Düşünün bir ticaret haneniz var. Piyasadan malları alıyorsunuz ve dükkânınızın altında da bir para basan matbaa var. Basıp basıp, kâğıtları verip verip malları alıyorsunuz. Verdiğiniz sadece kâğıt. Daha doğru bir tanım ile; "çalıyorsunuz…" İşte Amerika da aynen böyle yapıyor ve dünyanın tüm kaynaklarını matbaasında bastığı dolarlar ile çalıp çalıp kendini bol bol silahlandırıyor! Sistemi çözen, sisteme direnen ve sistemi bozmaya çalışanları da FETÖcü adlı CIA -Mossad ajanları ile yok ediyor.

   Bir yabancı ekonomi profesörünün araştırmasına göre 20 trilyon dolarlık bu dünyanın en büyük ekonomisi aslında 6 trilyon dolarlık bir ekonomi; aradaki fark 14 trilyon dolar ise Amerika’nın her sene dolar ile dünyadan çaldığı… Çalma aracı dolar ise; bu 76 yıl içinde matbaalarda 1 "katrilyon" dolar basılmış ama asıl sorun matbaalarda basılmayan ekrandan ekrana uluslararası ticaret ile gitti. Gönderdim. Denilen tek tuşluk hareket yani 'sanal dolarlar'. Buda toplamda 3 katrilyonluk bir soygun. 3 katrilyon. Düşünün biz 85 milyon 365 gün çalışıp 1 trilyon dolar üretiyoruz, buna göre ölçün. Yani 3000 sene çalışmamız lazım.

En son Korona virüs için Trump 1,2 trilyon dolar paket açıkladı, yani; yine matbaada basıp basıp dünyanın kaynaklarını, insanlığı soyacaklar!

   Yazının başından sonuna dikkat etti iseniz devamlı dolar aşağı ve dolar yukarı diyoruz. Asil en büyük tehlike bu;  "her şeyi dolar ile ölçüyoruz". Milli paramız Türk Lirası ama ne diyoruz; senelik 1trilyon "dolar" üretim yapıyoruz. Adamlar süper bir algı operasyonu yapmışlar. Ölçü aletlerimiz bile dolar olmuş; senelik şu kadar 'dolar'lık pamuk, senelik şu kadar 'dolar' demir ihraç ettik, senelik şu kadar 'dolar' domates Rusya'ya ihraç ettik. Dolar… Dolar… Dolar... Matematiğe göre; gecen sene şu kadar ton" pamuk, demir, domates ihraç ettik ama bu sene ise hedefimiz şu kadar "ton" ihraç etmek demek.  Daha mantıksal bir anlatım ile daha gerçekçi bir ölçüm yapma cümlesi değil midir?

   Ülkemizde “Bizim çocukların” yaptığı 1980 ihtilalinden sonra; serbest bırakılan döviz ticareti ile dolar artık hayatımız olmuş durumda!

   Sonuçta İllimunati sizi bir şekilde Dolar'a muhtaç ediyor!

   Biz bu ürettiğimiz ürünlerin ne kadarını dışarı satsak bile daima ondan daha fazlasını dışarıdan alıyoruz! Bu fark 100 milyar dolar civarında. Yani her sene bu 100 milyar doları bir şekilde bulmak zorundayız. Dışarıdan aldığımız bu gereksiz mallar sebebi ile dolar'a muhtacız..

   Yazının başında anlaşmıştık ya hani beyne subliminal (bilinçaltı) mesajlar ile veriler veriliyor diye. İşte o veriler ile de beyin hep istiyor. Cep telefonu, Adidas, Nike, lüks araba, en lüks giyim kuşam, yani hiç bit me yen arzu ve istekler..

  Amaç bu yurt dışından gelen malları Dolar ile almanız ve her sene, her sene 100 milyar dolara muhtaç olmanız. Yıllar önce sokaklarda tezgâhlarda gırla satılan sonsuz limitli kredi kartlarının amacı da sizi tükettirip tükettirip ülkenizi her sene 100 milyar dolara muhtaç etmek idi. Bunu da başardılar.

   Sonuçta; doymayan, en baştaki köle gibi daima açlığa mahkum bedenlere sahip bir toplumsunuz..

   Hiç doymayan biz köleler ve bizi ölmeyecek kadar doyuracak efendimiz  "llimanuti"

   Şarlo'nun global dünya sahnesinde yıllar önce kurguladığı bu acımasız oyun. Acımasızca devam ediyor.

Yorum Yazın